Günlerden Pazar… Sabah Marduk’u yolcu ettim. Bayağı ısındık birbirimize “Bir gün Babil’e beklerim” dedi ben de “bekle” dedim. Çok mutlu olmuş beni tanıdığı için, bütün Babil’e anlatacakmış. Ama uyardım, her şeyi anlatma diye. Sansasyonel erotik hikâyelerim, kaçamaklarım sıkıntı, babacan Zeus olarak anılsam kâfi.
Neyse Marduk girdi yola, bende günlük “Olympos’un Sesi” gazetemi alıp sarayıma çıktım, yanıma da bir bardak dolusu Ambrossia alıp tahtıma yayıldım. Fakat öyle böyle bir yayılmak değil, biri görse Zeus olduğumu bir şekilde ispatlamam gerekir.
Gazetemi okumaya başladım; yurttan haberler, spor bölümlerinden sonra magazin kısmına geldim. Gece hayatları vs. derken bir de ne göreyim!
“Hera’dan sexi pozlar” diye bir başlık ve resimler! Bir hışım ile Hera’nın yanına gittim daha doğrusu yanında bittim hani Zeus’um ya yapabiliyorum böyle şeyler. Hemen sorgulamaya başladım “sen benim karımsın böyle bir şey nasıl yaparsın? Bu ne? Ne bu? Ne bu, bu ne? (Böylece “Ne?” sorusunun bütün varyasyonlarını da sormuş oldum ve bu kısım aradan çıkmıştı. O da anlamıştı soruyu) “Bizi bütün Olympos’a rezil mi edeceksin?” dedim. O da bana “sende Hestia’yı süzüp gözden geçiriyordun bu ne peki?” dedi. Bende “Hestia’ya o gözle bakmadım, sadece kendi kendime ne güzel kız sevdiğine bağışlansın dedim, işte bu gözle baktım Hera! Üstelik Hestia, Prometheus ile birlikte” dedim. Hera sordu “Onu zincire vurmamış mıydın?” diye “Kurtulmuş bende bir daha uğraşmak istemedim” dedim. Neyse ki bu senaryo ile Hera’nın gönlünü aldım, evet galiba aldım. Tabi bu günlüğüm eline geçerse… İşte o zaman ne olur bende bilmiyorum. Gerçi Olympos’ta bu tarz sansasyonel olaylar sıradan şeyler, ufak bir tartışma ile her şey düzelir. Burası Olympos! Burada her şey mübah !
Bir başka Olympos gününde görüşmek üzere…