“Olympos dağının eteklerinde yapılan kazı çalışmalarında Zeus’a ait olduğu anlaşılan günlükler, bir sandığın içinde kil tabletlere yazılı şekilde bulundu. Buluntular arasında sakalı, sönmüş olan şimşeği ve kartalının gagası da vardı. Günlükleri kendisi mi oraya gömdü yoksa aşağı mı düşürdü; bu, net bilinmemektedir.”
Zeus’un Günlüğü – 1
Evet, Olympos’ta her şey dışarıdan göründüğü gibi cafcaflı değil. Zeus tahtında oturuyor sağa sola yıldırım atıyor, orayı burayı patlatıyor, istediğini yıldırıyor, zevk içinde hükmediyor gibi zannediliyor ama zannetmeyin! Benimde duygularım var! Bende… Neyse
Zaten kime bir şey anlatmaya kalksan anlamaz, sonra bir gün eline yazdıkların geçer o seni anlamayan veya anlamayanların… Ondan sonra hüzünlenirler, kendi kendilerine kızarlar neden anlamaya çalışmadım diye.
Bugün, palamut balığı yediği esnada boğazına takılan büyük kılçığı “kuru ekmek mi yoksa haşlanmış patates ile mi oradan kurtarabilirim” düşüncesinde bunalımlar yaşayan bir kişinin ruh halindeyim.
Canım çok sıkkın… Yılgınım, acayibim. Bu gün Ambrosia da içmedim, onun yerine ne olduğunu bilmiyorum ama Jack Daniels içiyorum. Dionysos tavsiye etti, rahatlarsın dedi. Birde üzerine fazla içme kafayı bulursun dedi, güldü ve gitti… Şakaydı sanırım ya da değildi, anlayamadım hangi kafayı bulurum? Aman be Dionysos sende ne dediğini bilmiyorsun!
Bugün Olympos’ta alabildiğine sıradan bir gün; dümdüz, zifiri sıradan bir gün!
Öylece otururken gözlerim Hestia ile kucaklaştı! “Bu ne güzellik! Bu güne kadar seni nasıl fark edemedi bu gözlerim” dedim kendi kendime. Tam bu sırada Prometheus geldi Hestia’nın yanına; elini öptü, bir gül verip etrafına bakarak uzaklaştı yanından. Hestia’nın hoşuna gitti tabii ve ben buna çok içerledim, sinirlendim! Tam kafamda iğrenç, berbat, deli saçması, kudurmuş, astronomik tezgâhlar kurarken yanımda Eros belirdi… Haliyle ayaküstü bir sohbet başladı “nerelerdesin?” “yoksun bayağıdır aşkı meşki unuttuk” filan. Sonra Eros durumumu gördü, e tabii bende olayı anlattım haliyle. Sonra yanaştı ve “Sana bir nasihat vereyim Zeus !” dedi. Bende “ver” dedim. “Unutma Zeus. Hasan almaz basan alır !” dedi. Bende “Hasan kim? Neyi alamaz? Nasıl basıcam? ” derken o da kanatlanıp yok oldu yanımdan. ( eros ‘un her zaman yaptığı şey! Bir kere de bir şey söyledikten sonra beklediği görülmemiştir, en azından ben görmedim.) Olympos’ta bir gün daha bu şekilde havaya karışmış oldu.
Bir başka Olympos gününde görüşmek üzere…