Adam oldum olası seyahat etmeyi severdi, uzun otobüs yolculuklarında cam kenarındaki koltuğunda değişen manzara ile farklı düşüncelere dalar giderdi…
Yine böyle günlerden birinde hayatın üstüne üstüne geldiğini hissettiği bir zamanda 2-3 gün izin kullanıp atmıştı kendini yollara…
Bu sefer en önde bilet almış ve girişteki koltuğunda büyük camdan tüm yola hakim olmanın mutluluğu ile koyulmuştu yollara, nereye gittiğinin hiç önemi yoktu ki, özellikle daha önce hiç görmediği bir yer olsun istemişti ve önüne çıkan ilk otobüse atlamıştı.
Yanındaki küçük el çantasında en değer verdiği şey fotoğraf makinasıydı, çok gezdiği için hafızasına güvenmez ve bol resim çekerdi, yoksa bir gün bu gördüğü güzel yerleri hatırlayamamaktan korkardı.
Albümler dolusu fotoğrafı vardı. Hatta bazen dostlarına armağan vermek istediğinde çektiği manzara fotoğraflarını büyütür ve hediye ederdi.
Geceleri belki serin olur diye bir de hırka atmıştı çantasına, lacivert önünde saç örgüleri olan önden fermuarlı en sevdiği hırkasını, oldum olası severdi lacivert rengini asil bulurdu. Asil insanlara ve zarafete ilgi duyardı.
Otobüsün kalkmasına yakın dakikalarda önünden geçen bir genç kızdan bakışlarını alamadığını fark etti, kız hızlıca geçip arkalardaki yerine oturmuştu. Ayıp olacak diye bakamıyordu ama aklı da kalmıştı.
Sabırsızlıkla bir sonraki mola yerini beklemeye başladı, hay Allah nerden çıkmıştı bu kız şimdi
ne güzel kafasındaki her şeyi geride bırakmayı planlarken…
20’li yaşlarda olmalıydı, beyaz tenli kızıl saçlı ve mavi gözlüydü makyajsız ve duru bir cildi vardı
saçları boyalı olamazdı, çok doğal görünüyordu, ayağında kot pantolonu, üstünde fıstık yeşili bir mont ve arkasında sırt çantası vardı. Öğrenci olabilirdi belki, birkaç saniye içinde tüm bunlara dikkat edebildiğine inanamıyordu. Arka tarafa görünmüyordu ki…
Neyse iki saat sonra ilk mola yerine geldiklerinde nasıl da sabırsızlanıyordu kızı görebilmek için ama bu sefer kız önden inmeyince bizim ki heyecanla indi ve o kalabalıkta kızı aramaya başladı
nasılsa bu güzelliği fark etmemek mümkün değildi.
Az ileride yemek kuyruğunda görür gibi olduysa da bir anda gözden kaybetti, korkusundan tuvalete bile gidemiyordu ya kızı kaçırırsa, ya konuşamadan kız inerse diye… Öyle ya otobüsteki herkes son durağa kadar gitmeyebilirdi. İçinden dualar etmeye başladı, yolculuk bitmeden tanışabilse ve numarasını alabilseydi keşke…
Adam eline sandviçini alarak otobüsün önünde nöbet tutmaya başladı, tek duası bir sonraki molaya kadar kızın seyahate devam etmesiydi. Anons yapıldı, herkes bindi otobüsün manevra yapmaya hazırlandığı sırada tam da umudunu kaybetmek üzereyken kız koşarak yetişti ve otobüse bindi. Adam derin bir nefes alabildi sonunda, en azından hala umudu vardı…
Yolculuklar düşüncelere gebedir, bizi kendimizle konuşmaya teşvik ederler, iç dünyamıza yolculuk yaptırırlar ama bu kez adamın düşünceleri kıza odaklanmıştı, yolculuğa çıkış sebebi gibi her şey geride kalmıştı bile… En azından yolculuk şimdiden işe yaramıştı .