Bakırköy, kültürel mirasları ne yazık ki her geçen gün yok olan ilçelerimizden birisi. İstanbul’un pek çok ilçesi de ne yazık ki Bakırköy’le aynı durumda. Taş Mektep üzerinden (Tarık Akan’ın okulu ile karıştırılmamalı), Bakırköy’ün yok olan kültür mirasından bir söz etmek istedim.
Taş Mektep
Taş Mektep, 1864 yılında, Paris’ten gelen; Fransız asıllı Levanten, ünlü şehircilik uzmanı ve banker Kont Alléon tarafından, yazlık konut olarak inşa ettirilmiştir. Oturduğu ev Beyoğlu’ndadır ve Bakırköy o dönemde bir sayfiye yeri olduğu için kendisi şehrin gürültüsünden kaçmak için buraya bir köşk yaptırır. Hemen yanı başında bulunan tren yolunun üzerine de, köşke ulaşımı sağlamak için yuvarlak kemerli bir köprü yaptırır. Köşk ve köprünün kiremit ve tuğlalarını Marsilya’dan gemiyle getirtir.
Genel inşaat süreci 1865 yılında başlamış, 1874 yılında bitmiştir. Kont Alléon, bu binayı 1894 İstanbul Depremi’ne kadar kullanmıştır. 1898 yılında Kont Alléon binayı Ali Rıza Paşa’ya satar. Ali Rıza Paşa ölünce bina oğlu Alaaddin Bey’e miras kalır. Maarif Nezareti tarafından 4200 altın liraya satın alınır. 1900 yılında bina okula dönüştürülür. Bu tarihten sonra binaya Taş Mektep, köprüye de Tak Köprü denir. Yapı cumhuriyet döneminde de okul olarak kullanılmıştır. 2004-2005 yıllarında yapı tadilata alınır ve okul binadan taşınmak zorunda kalır. Yapı 2009 yılında büyük bir yangın geçirir ve iyice kullanılamaz hale gelir. 2013 yılında yapı restore edilmiş ve atıl görünümünden kurtulmuştur. Ancak ne yazık ki Kont Alléon’un yaptırdığı köprünün akıbeti, köşk kadar şanslı olamamıştır. 1984-1989 yılları arasında bir zamanda, dönemin belediye başkanının talimatıyla, büyük araçların geçişine uygun olmadığı gerekçesiyle yıktırılmıştır. Yerine bugün ki beton köprü inşa edilmiştir. Eski köprünün ayakları, beton köprünün altında durmaktadır ve görülebilir. Yazar Turgay Tuna bu yapı kompleksini en geniş araştıran kişilerden birisidir. O, Bakırköy hakkında araştırmalar yapmış ve “Bir Zamanlar Bakırköy”, “Minyatür ve Fotoğraflarla Makri Hori’den Bakırköy’e”, “Ayastefanos’tan Yeşilköy’e”, “Bakırköy Rehberi” isimli kitapları kaleme almıştır. Malikhane hakkında ki bilgilerin çoğunu “Bir Zamanlar Bakırköy” isimli eserinden ediniyoruz.
Bakırköy’ün Yok Edilen Kültürel Mirasları
Bakırköy, ne yazık ki, kültür miraslarının böyle trajik bir şekilde yok oluşlarına çokça şahit olmuştur. Sakızağacı, Yenimahalle ve Kartaltepe’de ki tarihi, ahşap Bakırköy evlerinin çok az bir kısmı günümüze ulaşmıştır. Özellikle bir dönem eski evleri yıkmak ve yerine beton apartmanlar dikmek oldukça moda olmuştur. Bugün yıkılması beklenen Kadın Doğum Hastanesi, ilk yapıldığında, orada Vaftizci Yahya’ya adanmış bir kilise bulunuyordu. Bir başka önemli ve simgesel yapı olan Resneli Köşkü, yani namı değer Perili Köşk te, bugun ne yazık ki atıl duruma gelmiş vaziyette. Kent tarihi için önemli olan Çarşı Camii de ne yazık ki binaya yapılan müdehalelerle çirkin bir görünüş almış durumda. Aslında Bakırköy, Türkiye’de ki pek çok trajik örnekten birisini oluşturuyor. Ancak bu güzide ilçeyi diğer yerlerden ayıran çok temel bir özellik, Türk kültür hayatına çok önemli isimler kazandırmış olmasıdır. Bunlar arasında geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Tarık Akan, Ayşen Gruda, Cem Karaca gibi isimler bulunur. Ayrıca çok dinli ve çok kültürlü bir nüfusa sahip olan ilçede Türkler, Ermeniler, Süryaniler, Rumlar, Yahudiler ve diğer etnik ve kültürel gruplar bir arada yaşarlar, birbirlerinin bayramlarını kutlarlar ve birbirleri arasında komşuculuk yaparlar. Farklı cinsel yönelimlerden insanlar, farklı inanç mensupları, farklı etnik kökenden gelen insanlar aynı dili konuşur bu ilçede. Bakırköy tüm ötekileri kabul eden ve onları ötekileştirmeyen bir ilçedir. Belki de bu yüzden Bakırköy Ruh ve Sinir Hatalıkları Hastanesi buradadır. Bu sebeple Bakırköy büyük bir kültür potansiyeline sahiptir. Kültürel mirasların yok olması da bu yüzden kaygı vericidir. Bizim sorgulamamız gereken şey bu kültürel mirasları bundan sonra nasıl koruyabiliriz olmalı diye düşünüyorum. Zira Bakırköy sadece bir örnek. Bugün sadece ilçelerimizi, köylerimizi kaybetmiyoruz. Biz şehirlerimizin ve de ülkemizin kültürel mirasını da yitiriyoruz.