“Hepimizin hayatında bir Yeni Türkü şarkısı vardır” Derya Köroğlu
İnsan hafızası unutmamak üzere programlanmıştır. Belleğimiz, topladığı bilgilerin kullanılmayacağını anlayınca, kütüphanenin raflarına kaldırarak tertibi ve düzeni sağlayan titiz bir ev hanımı gibidir. Bilgiler bu sayede her zaman yerli yerlerinde dururken, biz onları tekrar kullanılıncaya kadar sıralarının gelmesini beklerler yalnızca… Anılar da böyle oluşur. Bir ses, bir koku, küçük bir görüntü bazen de bir şarkı alır bizi zaman tünelinden geçirerek o an’a geri götürür.
Yeni Türkü – Günebakan
Yıl 1986’ydı; Büyümek gelmiş başımıza dikilmişti. Üniversite yıllarının hercai günleri tam da bitmek üzereyken, ben dâhil birçok kişi bitmesin diye bir yıl daha uzatmaları oynamak istemiştik… Ertelen dersler ve sınavlar değil, erişkinliğin sorumluklarıydı laf aramızda… Başımıza gelecekleri iyi biliyorduk. İçinde olmak istemeyeceğimiz bir sistemin dişlileri arasında öğütülürken, çiğnenip tükürülecek birer lokma olmayı geciktirmeyi umuyorduk. Yenilgilerimizle yüzleşmekten kaçıyorduk. İşte “Günebakan” albümü tam da böyle bir zamanlamayla girmişti hayatımıza…
“Çocuklardık parlak yıldızlardık o zaman. / Artık dönemesek de geriye / Ardından koştuğumuz o bahardır.”
- Söz: Meral Özbek
- Müzik: Derya Köroğlu
Bu ikilinin üretimleri (ki o zaman evliler) uzun bir süre bizlere yol arkadaşlığı yapacaktı, korktuğumuz ve yutulmak istemediğimiz o iş dünyasında… Kendimiz olarak kalabilmek için onların arkadaşlıklarına sığınacaktık. Bir taraftan birey olma mücadelesi verirken, diğer taraftan da insan kalarak çalışabilmek için uğraşıyorduk. Sosyolojik anlamda beyaz yakalıların sessiz direnişiydi bir bakıma ve biz bu gücü yenilenen müziğimizde buluyorduk. Ardı ardına birçok müzik grupları ortaya çıkmaya başlamıştı. Sanki Yeni Türkü’nün öncü olmasını bekliyorlarmış gibi… Değişen şartlara ayak uydurmak zorunluluğunu biliyorduk fakat bu durumu yumuşak dokunuşlarla kabullenirken, bir taraftan da betonlaşmış patron zihniyetlerini kırmak ve dönüştürmek için de yeni yöntemler geliştirmenin yollarını arıyorduk. Bir çağ kapanıyordu, eski yaşam tarzı ve iş anlayışı değişiyordu, her türlü dayatmaya karşı sessiz ama köklü bir direnç geliştirmiştik aslında… Kapitalizm yenileniyordu… Ve bu değişimin tek tanıkları bizlerdik… Yeni Türkü’nün ardı ardına gelen albümleri bunun kanıtıydı bir anlamda…
Bahardan hiç vazgeçmeyecektik… İster ilkbahar olsun, ister sonbahar fark etmezdi… İlle de BAHAR inatla BAHAR!!!
Yeni Türkü – Yaprak Dökümü
“Mevsim dönüp de yeniden yeşermeye başlayınca rüzgâr / Çıplağında o atın yine onlar koşacaklar / O çocuklar, o yapraklar, o şarabi eşkıyalar. / Onlar da olmasalar, Benim gayri kimim var…”
- Söz: Can Yücel
- Müzik: Derya Köroğlu
1987 yılında “Dünyanın Kapıları”; 1988’de “Yeşilmişik” albümleri yayınlandı… Bir coşku ve önüne geçilemeyen bir” Fırtına” esmeye başlamıştı adı “YENİ TÜRKÜ’ydü”… Üç yıl üst üste üç albüm çıkmıştı… Baskılara yenik düşmeyen genç kuşak “Yeni Türkü” ile adeta yeniden canlanmıştı…
Yeni Türkü’nün 06.06.1990’da Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’ndaki konseri hınca hınç doluydu… Benim gibi birçok kişinin gittiği ilk konserdi… Saatler öncesinde gittik… Beton sıraların üzerine oturup heyecanla beklemeye başladık… Provayı seyircili yaptılar, önce provayı izledik sonra konseri… Canlı dinlemenin keyfi başkaydı elbette… Zaten o zamanların teknolojisiyle evlerimizde teyplerden ne kadar anlayabilirdik müziğin gerçek kalitesini…
Yeni Türkü – Göç Yolları
“En büyük silah umut etmek yadigâr kalsın bize/ Göç yolları göründü bize, görünür elbet/ Göç yolları bir gün gelir döner tersine, dönülür elbet./ Dağılsak da göç yollarında yarın bizim bütün dünya.”
- Söz: Murathan Mungan
- Müzik: Derya Köroğlu
- Gitar ve vokal: Derya Köroğlu
- Klavye: Selim Atakan
- Gitar; Klasik kemençe: Cengiz Onural
- Bas ve vokal: Tuğrul Bayraktar
Halis Bütünley: Batari’de tiyatroyu adeta inletiyorlardı. Elbette batılı anlamda görsel ve işitsel gösteriye dönüşen bir anlayış değildi…Şimdinin konserleriyle boy ölçüşmesi mümkün değil, ama biz izleyicilerin beklediği de zaten bu değildi…
Devam edecek…