Beni bırakma rüzgar!
Beni yanına al n’olur?
Diye başladı söze yaprakları yaşlı ağacın
Rüzgar biraz terslercesine suratına baktı yeşilin
Ensesini döndü sonra hayır dercesine
Dur beni de ayak bağı olmam dedi bi kaçı yaprağın
Merhametine yenik düşen rüzgar iki güçlü nefes aldı
Yaprakların çoğunu serdi yere
Canı yanan bi kaç yaprak teşekkür etti
Artık özgürüm artık dolaşabileceğim dedi
Rüzgar ” Yalnız artık ölüsün, seni gövdenden kopardım” dedi
Yaprak umursamaz bi hal takınıp
” Yerinde yaşar gibi görünmekten iyi midir bu? ” dedi
Rüzgar ses etmedi paltosunu sıkıca bağladı
Yapraklar yavaş yavaş oradan uzaklaştı
İçlerinde kahverengi teni olanlar yarı yolda cansız bedenlerini bırakıverdi
Olsun belki ömürlerinin sonlarına doğru ne güzel koşabilmişlerdi rüzgarın ardından
Bu bile onlara yeterdi yeşillerin fikrince
Yeşil olanlar için hayat yeni başlıyordu nasılsa..
Kim bilir kaç matem dökeceklerdi koca yaşlı bi ağaçtan habersiz
Meyveleri olmayacaktı hani
Belki çok yararsız olacaklardı yanından geçenlere
Hiç kimsenin ruhunda bi tat bırakmayacaklardı
Hiç kimsenin ciğerlerine işlenen havada bi molekül tanesi dahi olmayacaklardı
Ama kendileri olacaklardı kimseden habersiz…
Yağmurların kucağına düşmüşlerdi artık
O çamurlu ellerini yıkayan yağmurun kucağı ne serindi öyle
Artık parmaklarına değip akan bi yağmur değildi o
Belki şimdi sevgili bi yağmur
Şevkati sonsuz huzurlar içinde yatıran
Ya toprak?
Toprak bi dünyaya yetecek umut gemisini kırıntılar halinde bölüştürmüş
Öyle bi bölüştürmüş ki, eşit mutluluk diyoruz biz buna
Gökyüzünü de bölüşmüş müdür? diye aklından geçiren yeşiller var aralarında
” Aa evet! Hiç şimdiye dek biz yıldızlara çıkmadık! ‘ diye sesini yükselten yaprak beliriverdi gülümseyerek
” Çıkamayız onlar çok uzaktalar! Hem hiç onlar yeryüzüne inmişler mi? dedi bi arkadaşı
Haklısın der gibi başını salladı yeşilli
Ardından düşünüp,
Uzaktalar diye hepsi toprağa sürünerek yeryüzüne sabitlenmiş gibi duraksadılar
Bi nehrin kenarına geldiklerini anlayan en öndeki yeşilli
” Buraya bakın ne harika bişey! Sanki gökyüzünün aynası gibi bakın! ” dedi
Sesi işitenlerinin ayaklarınınn hızı azar azar düştü
Yağmur birikmiş sandılar
Bi kaçı gerçekten gökyüzünün yansıması olduğunu düşünüyordu
Evet bi kaçı hâlâ gökyüzüne çıkma derdindeydi
Gökyüzü onlar için bi kaçış bi serüvendi
Fakat rüzgar daha fazlasını yapamazdı
Onları başka bi gezegene koyup uçan bişeyler de yapamazdı
Özgürlük, bazen sadece kapısına kadar gelip zile basıp kaçmaktan ibaretti
Bazen sadece teşekkür etmek doğaya var olduğun için
Bazen asi gelip sadece kendini koruyup kollayabilmek
Ve meyvesiz geçiyor çoğu özgürlüğün
Yararsız olabilirsin başkalarına bu ihtimal var
Ama zararsızsın çoğunda kendine
Nasılsa çoğu zaman zile basıp kaçıp gideceksin…