Ölümün sonsuz ufkunu sessiz çığlıklarla kucaklarken, son nefesinde hala hep aynı şarkı vardı aklında. Bu vedaya son kala demekti. Ama hala inatla söndürmediği sigarasının dumanı, çalmakta olan müziğe uyum sağlarcasına ahenkle dans ediyordu etrafta. Gözlerini kapattığı andan itibaren tıpkı denizde kaybolan bir kaptanın, çalışmayan pusulası olmuştu onun rotası. Ufaktan bir telaş vardı mimiklerinde ama aynı zamanda devamında keşfedeceği sonsuzluğun bilincindeydi.
Birden bire ona bakan masmavi bir çift göz anımsadı. Bu geride bırakmış olduğunu sandığı kırgınlıklarının geri yansıması gibi ruhunu paramparça ediyordu. Çünkü ona aldanışlarını ve saflığını hatırlatıyordu.
Bir labirentte çıkış yolu bulmaya çalışırken iyice kaybolmakta olan bir kadındı artık. Kaçmaya çalıştığı her şey ayağına dolanıyor ve kendi, dipsiz bir kuyunun içinde yuvarlanan bir taş edasında, etrafına çarpa çarpa ilerliyordu. Geri dönmenin imkansızlığının farkındaydı. Zaten o, yerde duran boş ilaç şişelerinden fayda ararken hangi şey yada kim bu karanlıkta onu aydınlatacak bir umut sunacaktı?
Bu hiçliğin ortasında sigarasından yere düşen kül, kaybettin dercesine haykırmıştı ona. Ama yinede yüzünde beliren ufak bi gülümseme, hiç bir yere ait olmamanın verdiği özgürlüğü kanıtlar nitelikteydi.
Güzel bir yorum olmus.