Bırak kafanda ki dağınıklığı. Toparlanmaya çalışma. Her şey çabaladığında daha kötüye gitmiyor mu? Hep öyle olmadı mı? Artık kendini rahat bırakma; geçmişe değil, geleceğe değil, şu ana bakma zamanı. Şuan neredesin? Düşüncelerin yüzünden huzurlu olamasan da, her şeyin sende başlayıp sende bittiği bir noktadasın. Hayatın akışına kendini kaptırman gereken yerdesin ama sen ne yapıyorsun? Kendini germekten, yormaktan başka hiçbir şey. Neler oluyor etrafında, neler bitiyor, ne düşünceler solup gidiyor, ne hayatlar yitiyor… Düşün, ‘seninkiler ne kadar ufak şeyler’ demiyorum ama yine de mutlu ol. Nefes alıyorsun, düşünüyorsun, hissediyorsun, merak ediyorsun. Hala varsın. Mutsuzluğuna sebebiyet vermekten vazgeç! Sen böylesin ve olduğun kişi hiç de fena değil.
Son zamanlarda kendime söylediklerim bunlar. Çok mu acizce? Kesinlikle hayır. Kendimi rahatlattığım hiçbir şey başkaları tarafından küçük görülemez, görülmemeli, siz de görmeyin. İnsanlar bu kısacık yaşama neler sığdırıyor. Siz de kendinize sakladığınız düşüncelerinizi sığdırın. Ben öyle yapıyorum. Bu minik ömrümü nasıl daha huzurlu atlatabilirim diye düşünüyorum. Kendinizi rahatlatın. Durup aynada kendinize bakın ve sorular sorun. Hepsini bir cevabı olacaktır. Çünkü soruyu soran siz iseniz; cevapta sizdedir. Ben kendi soru ve cevaplarımın bazılarını paylaştım, ama saçma ama değil. Bu benim. Kendimle barışmayı, kendimizle barışmayı, rengarenk olmayı çok uzun zaman önce bırakmıştık fakat geri kazanmamız lazım. Bırakmamalıyız. Sahip olduğumuz şeyleri bırakmamalıyız. Bırakmamız gereken tek şey; bu saçma kafalarımızın içindeki saçma dağınıklıklar. Bırakın dağınık kalsın. Toplu olunca her şeyin daha güzel olacağını size vadeden kim? Yine ben cevap vereyim. Hiç kimse.
Bir kez olsun detaycılığı da bir kenara atıyorum. HER RENGİN HER TONUNDAN BİR PARÇA İSTİYORUM. TÜM O RENKLERDE BİR TRENE ATLAYIP UZAKLAŞMAK İSTİYORUM. Çok mu? Karışıklık kafa karıştırır, göz yorar. Peki ya daha kolay alışırsak? Daha rahat yaşarsak? Daha mutlu olursak? Trenin o boş vagonunda aradığımız her şey varsa? Denemeden bir şey bilinmez. Önyargı ile hayat sürmez. Küçücük hayatlarımızda sıkışmadan, gökkuşağı misali ama her hücrenize yayılmış bir gökkuşağı misali –sadece bir gün- düşünmeden yaşayabilmeniz için. Hepimiz değerliyiz ve bu hepimize lazım.
Sadece bir gün kendinize izin verin. Dolabınızda ki en deli rengi giyin, asla dinlemem dediğiniz bir müzik açın, hiç gitmediğiniz bir yoldan gidin, fotoğraflara bakarken ‘ne kadar mutluyduk’ dediğiniz bir kareniz varsa onu canlandırın, hatırlayın. Mutlu olmak için, rahat olmaya –bazen- gerek yok. İçinden geleni yapmaya gerek var. İçinden hiç kimsenin uzanıp güneşlenmeye cesaret edemediği çimlerde bir kahve molası vermek istiyorsan, yap! HAYAT KISA VE SEN HER GEÇEN GÜN DAHA DA YAŞLANIYORSUN. YAŞLILIĞI BOŞVER, BİR SANİYE SONRA NE OLACAĞINI BİLE BİLMİYORUZ. İŞİN ASLI KIRMADAN, İÇİNDEN GELDİĞİ GİBİ, FAZLA DÜŞÜNMEDEN VE EN ÖNEMLİSİ RENGARENK YAŞAMAK. İşin aslı işte tam olarak bu. Yaşayabilene, tadabilene, keyfini alabilene. Cevaplarınızı bulmanız dileğiyle…
Elinize sağlık