Dilek tutardım çocukluğumda…
Ne zaman ebemkuşağı çıksa,
Eylül damlalarının serinliği altında…
Göz kırpardı gri bulutların ardından,
Gün ışığı bana…
Beni sevdiğini söyledi bir gün usulca kulağıma,
Kaçtı sonra,
Saklandı ebemkuşağının gizemli moruna…
“Bekle geleceğim,
Seni yeniden seveceğim,
Sevgini yama yapıp gözyaşlarıma,
Gökleri deleceğim gönlüne saplanan ışınlarımla
Bekle geleceğim mutlaka” dedi…
Gözden kayboldu gitti.
İnandım ona…
Sadece ona inandım ben bu hayatta…
Bekledim ömrümün geri kalanında,
Gece demeden bekledim…
Gündüz hiç demedim, uyumadan bekledim…
Saçlarım karıştı uzayan sarmaşıklara…
Gözlerim onu aradı çıkan her ebemkuşağında…
Yedi rengin sırasınca izini aradım umutsuzca…
Kırmızı “Bana sorma “dedi… “ Sırdır söyleyemem”…
Turuncu “Utancımdan kızarırım, yaklaşma yoksa seni de yakarım.”
Sarı, boynunu eğdi, başakların ardı sıra kayboldu gitti.
Yeşile koştum koştum yetişemedim…
Mavi yüzüme baktı, ağladı içli içli…
Lacivert ellerini başıma koyup dağılan saçlarımı sevdi,
Mor “Aradığın bende” Gel gir içime korkma” dedi…
Sevinçle daldım içeri…
Dalış o dalış,
MOR’un tutsağıyım o günden beri…