Sevgili Canlı
Daha da sıcak olacak diyorlar. Şimdi de serinliyormuş gibi bir halim yok. Zira toprağın altında hava alan tek yer solucan delikleri. Bilirsin solucanları. Onlar küçük ve can sıkıcı yaratıklardır. Diğer yeraltı yaratıkları da sevmezmiş onları. Bunu da yeni öğrendim. Orada birbirlerini yemeleri gerekirken benim ayak parmaklarımı tercih ediyorlar. Nefret ediyorum bundan. Özellikle o çok bacaklı olanlar ziyafete başlamadan önce kıpır kıpır gezinirken. Sıkılıyorum ama en çok. Başlarda epey iyiydi hatta neredeyse huzurluydum bile diyebilirdim. Sevmediğim yaratıklar üstte kalmış burada yenileriyle tanışmıştım. Hem onlar beni her şeyime rağmen seviyorlardı. En azından ayak parmaklarımı. Gürültü ve kalabalık da yoktu doğal olarak. Korkularımı yenmek zorunda kalmamıştım. Fakat bir sorunum var. Böcekler konuşamıyor ve sanırım beni yalnızca hala biraz et sahibi olduğum için seviyorlar. Konuşacak gerçek biri bulmak çok zor buralarda. Birkaç utangaç insan girip çıkıyor yalnızca onlarla da konuşmaya yeltenecek kadar düşmedim daha. Öldüm ben sonuçta. Gururumla ve bir takım bedeller ödeyerek. Buraya da hakkımla girdim fakat yine de bazen nefes almak fena olmazdı. Ne de olsa insan olarak öldüm yanlış hatırlamıyorsam eğer. Bazı geceler haddinden fazla sessiz oluyor buralar. Bağırmak istemiyor değilim ama benim gibileri de rahatsız etmek istemem. Ne de olsa burada olmayı benden daha çok hak eden insanlar var. Saygı duymalıyım. Kovulmak da istemem doğrusu buranın sıcaklığını başka bir yerde bulabileceğimi zannetmiyorum. Kimselere söyleme ama biraz da korkuyorum. Özellikle yeni birileri geldiğinde iyice içime kapanıyorum. Yukarıya onunla birlikte gelenler onu usulca yanımıza bırakıp, öylece gidiyorlar. Onlar gidiyor, biz kalıyoruz. Biz önce biraz bağırıyoruz sonra garip bir şekilde alışıyoruz. Kimse kabullenemiyor mesela başlarda. Koskoca insanlar koskoca yerlerde olmalı diyorlar. Ama benim üstümde dolaşan böcekler onun da üstünde dolaşıyor. Bir de burada gevezeleri sevmiyorlar. En fazla birkaç gün sürmeli bu şikâyet durumu. Ben en fazla kokudan şikâyet ettim. O da bir yağmurla halloldu zaten. Minnettarım gökyüzüne. Günler geçiyor, haftalar oluyor, aylara dönüşüyor ve ben burada bile düşünmeden edemiyorum şu gökyüzünü. Çıkacağımız söylendi bize fakat ben hala bu karanlık toprak kokan yeraltı mahzenindeyim. Oda arkadaşlarımdan da günden güne nefret ediyorum. Bir süre daha burada kalırsam hayal kırıklığına uğrayacağım. Sahi neden öldüm ki ben? Küçük bir hayal kırıklığı hatırlıyorum ölümüme dair. Bir de şimşekler tabii. Onları unutmak mümkün değil. Bazen kulağıma onların müzikleri geliyor. Biliyorum onu da gökyüzü çalıyor. Çoğu zaman ufak bir gösteri izlemeye bile halim olmuyor. Hâlbuki ne kadar da özledim şöyle sürpriz finalli bir müzikali. Buradaki oyunların sonu hep belli. Hayatında sahne görmemiş adamlar oyunun sonunu buluveriyor daha en başta. Biraz sinirlerim bozulmuyor değil açıkçası. Aslına bakarsan buradaki her şey sinirlerimi bozuyor ya da burada olmak beni çileden çıkartıyor, bilmiyorum. Emin olduğum tek şey var o da daha uzun süre burada kalacak olduğum. Alışırım diye umuyorum. Hala diş değmemiş birkaç parçam daha var.
Sevgilerimle…
Öldüm Ben
ÇOK TUHAF OLDUM OKURKEN.