Tarih hakkında yazarken belki de yanıtlanacak ilk soru “Tarih nedir?” sorusudur. Edward Hallett Carr, bu soruya “Tarih Nedir” adlı kitabının girişinde “ ‘Tarih nedir?’ sorusunu cevaplamayı denediğimizde, cevabımız bilerek ya da bilmeyerek, zaman içindeki kendi tutumumuzu yansıtır ve daha geniş bir soruya, içinde yaşadığımız toplum hakkında ne düşündüğümüz sorusuna vereceğimiz karşılığın bir parçasını oluşturur.”[1] şeklinde yanıt verir. Buradan da anlaşılacağı üzere tarihi içinde bulunduğu koşullardan ve tarihi yazan üst akıldan bağımsız ele alamayız. Carr, aynı kitabında “Tarihçi ile olgular arasında kesintisiz bir karşılıklı etkileşim süreci, bugün ile geçmiş arasında bitmez bir diyalog.”[2] olarak “tarih nedir?” sorusuna cevap verir. İçinde yaşadığımız toplumun geleceğini inşa ederken sosyal bilimlerin bir dalı olan “tarih”i bilimsel olarak ele almamız kaçınılmazdır.
Tarih bilimine girerken yine ilk açıklanması gereken kavramlardan biri de “tarihsel materyalizm” kavramıdır. Maurice Cornforth, “Tarihsel Materyalizm” adlı kitabında bu kavramın tanımını en kaba haliyle şu şekilde verir: “Materyalizm, maddi dünyada olan – biteni, maddi dünyanın kendisine dayanarak açıklamaktır.”[3] Bu bağlamda materyalist tarih anlayışı, toplumsal değişimin devindirici güçlerine ve yasalarına ilişkin ve Marks’ın buluşları temelinde gelişmiş olan genel teoridir diyebiliriz. Bu anlayışa, materyalist dünya görüşünü toplumsal sorunların çözümüne uygulayarak varılmıştır. Marks bu uygulamayı yaptığı için, materyalizm o andan itibaren artık yalnızca dünyayı yorumlamayı amaçlayan bir teori olmaktan çıkıp, dünyayı değiştirme ve insanın insan tarafından sömürüsünün olmadığı bir toplum inşa etme pratiği için bir rehber haline gelmiştir.[4]
Karl Marks’ın oluşturduğu tarih teorisini Nejat Muallimoğlu’nun editörlüğünde derlenen “Bütün Yönleri ile Komünizm” kitabında şu şekilde ifade edilir: “Marks tarih teorisini sadece spekülatif bir faraziye, kahince bir ifşaat veya ihtilalcilerin ellerinde sadece oportünist bir silah olarak kullanılması için ortaya atmadı. Marks’ın indinde bu teori, tarihi gerçeklerin araştırılması neticesinde ortaya çıkan kanunların tatbiki ve ilmi olarak genelleştirilmesidir.”[5] Burada söylenmek istenen, insanın tarihi değiştirdiği ancak bu değişim sırasında kendisinin de değiştiğidir. Kısaca bütün tarih, insan doğasının devamlı bir değişiminden başka bir şey değildir. Marks’a göre tarihin teorize edilmesi aynı zamanda edinilen teoriden hareketle bizzat yaşanılan tarihin kavranılabileceğidir. Marks’ın tarih bilimine verdiği önemin sebebi geçmişin bilimsel incelenmesiyle yaşanılan tarihsel kesitin kavranılması ve geleceğin inşasıdır. Süreklilik arz eden bu ilişki Marks tarafından kapsamlı bir şekilde ortaya konur.
“Tarih” bilimini ele alırken çokça kullanacağımız materyalizmin ne olduğunu da bilmek gerekir ve tabi ki de materyalizmi “diyalektik materyalizm” olarak ele almalıyız. Diyalektik materyalizm kısaca şöyle özetlenebilir:
“Evrenin temel ilkesi, devinim halindeki maddedir. Bu madde, çelişmelerden geçerek, niceliksel ve niteliksel değişimlere, dönüşümlere uğrayarak tüm varlıkları oluşturmuştur. Varlık sürekli bir değişim ve dönüşüm halindedir. Değişmelerin temelinde karşıtlıklar vardır. Her şey, kendi karşıtını içinde taşır. Kendini yadsıyarak karşıtına, karşıtını yadsıyarak yeni bir aşamaya ulaşır. Böylece varlığın değişimleri, gelişme ve yeni bir varlığa dönüşme biçiminde, yaratıcı değişimlerdir. Bu bir evrim niteliği değil, devrim niteliği taşır.”[6]
Marksizm yalnızca tarihsel materyalizm değildir. Marks, Hegel’in “diyalektik” anlayışını geliştirir ve diyalektiği maddeci bir biçimde ele alır. Marks, sayısız örneklerle, bir toplumun değişim yasalarının ne olduğunu açıklığa kavuşturur, her büyük politik rejimin, çelişkilerin gelişi ve çözüm mekanizmasıyla doğup geliştiğini ve son bulduğunu gösterir.
Alaeddin Şenel, “Siyasal Düşünceler Tarihi” adlı kitabında insanlığın tarihini “Düşünce Tarihi” terimiyle ele alır.[7] Bunun nedeni asıl gelişmenin canlının beyninde, yani düşüncesinde olmasıdır. Canlıların arasında insan türünü diğer türlerden ayıran doğa karşısında zorluklarla mücadelesi ve en nihayetinde diğer canlı türlerinden sıyrılıp düşüncesini geliştirdikten sonra kendi türü içinde siyasal düşünce düzleminde verdiği mücadeledir.
[1] Edward Hallett Carr, Tarih Nedir?, İletişim Yayınları, 9. b. İstanbul, 2006, s. 10 – 11.
[2] Carr, 35.
[3] Maurice Cornforth, Tarihsel Materyalizm, Sarmal Yayınevi, İstanbul, s. 20.
[4] Cornforth, 19.
[5] Nejat Muallimoğlu (Editör), Bütün Yönleri ile Komünizm, Muallimoğlu Yayınları, 1. b. İstanbul, 1976, s. 43.
[6] Füsun Altıok, Niçin Diyalektik, Aydın Yayınevi, İzmir, 1980, s. 8.
[7] Alaeddin Şenel, Siyasal Düşünceler Tarihi, Bilim ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2011.