Doğru yere ait değildim. Ait olamama hissinden haberiniz var mı? İllet bir his. Kemiriyor insanı. Ne bir dakika yaşatıyor insana, ne nefes aldırıyor. Kendini hatırlatıyor sürekli. Beyninde çalan çanlar hep aynısını söylüyor: “Buraya ait değil ruhun.”. Evet evet tam da bu, ruhun hiç oralı olmaması. Buralı değilse nereli? Nereye aitim? Bu konuda bildiğim tek bir şey var, onların benim için tasarladığı hayata ait olmadığım.
10 Türk kızından sanırım -sorgulama yeteneğine sahip, düşünme yetisi gelişmiş, gelecek kaygısı yaşayan- 5’i ait olamama illetiyle cebelleşiyordur. Bunları sallıyorum elbette. Neyse gelelim konuya, ergenliğe girdiğin an kader ağlarını örmeye başlar Türk kızı için. Belli kalıplar var elbette, belli bir yol ve belli bir sonuç. “Kanatlarım var ruhumda.” diye düşe kalka uçarken sen, biri tutar kanadını kırıverir. İşte o zaman anlarsın. Kanatlarını kıran kişi zeka olsun, kültür olsun, yetenek olsun, insanlıktan nasibini alma olsun her konuda senden yetersiz bir insan gelir sırf erkek egemen toplumun bir parçası olduğu için reis benim der. Bizim de birinin himayesinde olmaya çok ihtiyacımız vardı, hoşgeldin. Tam bu noktada baslar git-geller. Düşe kalka hayallerinin peşinden koşarak geçirdiğin mutlu bir hayat mı? Onların çizdiği yolda onların istediği gibi yaşayıp mutlu edip mutsuz olmak mı?