Buğulu gözlerinle daldığım masum düşlerim var benim,
Satırlarıma saklı sözcüklerim birazda.
Yani seni tanıyan herkes gibi
Seni yaşıyorum her günün bir anında.
Ya sözcüklerle seni yazıyorum bir satıra
Ya da bu şehirde benim için güzel ne varsa, ona dalıyorum,
Parça parça sen oluyor şu aciz İstanbul’da.
Kanlıca da, Pierre Loti’de,
Kimi zaman anlatıldığı manasından uzak,
Betonlara gark olmuş Üsküdar da.
Bu şehrin bin bir yüzüne bakan neresi varsa,
Ya da hangi yüzünde sevdiysen bu şehri,
İşte orada burcuna varıyorum,
İçime doluyorsun şu aciz İstanbul’da.
Zaman duruyor, bir ağırlık çöküyor ruhuma.
Sahilde dalgaları seyrediyorum,
Dans ediyor sandallar ve vapurlar,
Martı seslerinin o nahoş tınısıyla.
Anadolu’mun türküsünü haykırıyor insan yüzleri
Ben onları görüyor,
Seni düşlüyorum şu aciz İstanbul’da.
Gurbet dedikleri şeye yabancıydım bir zamanlar…
Bir mekâna hapsolmak, ruhen ona tabii,
Onunla özdeşleşen her şeyle haldaş olmak.
Ne demek? Ellerine düştüğümde anladım.
Senin hayalinle bu şehri arşınladım,
Sayıkladım çayımı yudumlarken,
Kapalıçarşı’da gezerken
Ya da Mahmutpaşa’da esnaf çığırtılarını duyduğumda,
Alışverişe çıkmış bir kadın gibi
Kalbimde ruhunu duyumsadım şu aciz İstanbul’da.