Son Çare

1
179
Son Çare

Genç kadın ayağına takılan taşlara aldırmadan yürüyordu. Kafasındaki düşünceler beynini ele geçirmiş, sanki bir robot gibi onu yönlendiriyorlardı. Güzel düşünceleri tükenmiş, elinde sadece boşlukta asılı düşünceler kalmıştı. Etrafına bakmıyordu. Dünyanın bir ucuna doğru gidiyor, ölümü bile umursamıyordu. Yaşayan bir ölü gibiydi. Bir adım sonra denizin dibini görmüştü. Aslında tam manasıyla görmemişti; çünkü gözleri diğer her şey gibi ölümü görmeye de hazır değildi.

Hayata gözlerini yummak, kimselere eyvallah etmeden çekip gitmek kolay gelmìşti bir anlığına. Gözlerini kapatıp boğazın serin sularına bırakınca kendini, daha  özgür hissetmişti. Fakat bu özgürlük ciğerlerine dolan suyu hissetmesiyle acıya dönüşüyordu. Yaptığı şeyin farkına yavaş yavaş varıyordu; fakat her şey için geç kalmıştı. Yüzeye çıkmaya ne hali ne de cesareti kalmıştı. Ardında bıraktıkları bir bir geçiyordu gözlerinin önünden. Bir anlık kızgınlık hayatına mal olmak üzereydi. Gözlerini aralamaya çalıştı; fakat tuzlu su gözlerini yakıyor, görmesini engelliyordu. Elini uzatıp ne kadar derinde olduğunu hesaplamaya çalıştı. Fakat bu mümkün değildi. Çırpındıkça daha derine batıyordu. Nefesinin yettiği son bir gayretle çırpındı, çırpındı. O kadar çırpınmasına rağmen kimse onu görmüyor, duymuyordu. Artık zamanın iyice tükendiğini anlamıştı. Gözlerini yarım yamalak açtığında gördüğü tek şey sevdiklerinin sudaki yansımasıydı, bütün sevdikleri gözü yaşlıydı-gitme der gibi bakıyorlardı. O da pişmandı, bütün kırgınlarını unutmuş, artık gitmek değil kalmak istiyordu. Son bir gayretle yüzmeye çalıştı; pişmanlığın yaşama sevgisinin verdiği güçle son bir kez daha denemeye karar verdi. Kıyıdan öylesine uzaklaşmıştı ki sadece yüzeye çıkmayı başarabilmişti. Aldığı nefesi ciğerlerinde hissedince gözünden  yaşlar boşalmaya başladı. Nerede olduğuna dair hiçbir fikri yoktu,etrafta bir iz de yoktu. Yolu nasıl bulacağını bilmeden çaresizce etrafına bakınıyordu. Ortada bir balıkçı teknesi bile yoktu, şanssızlığın dibine vurmuştu. Ölmek istediği için kendinden utanıyordu, şimdi en büyük ölümün çaresizlik olduğuna inanıyordu. Var gücüyle yüzdü, yüzdü. Sadece dualar ederek ilerliyor, tüm gücüyle çırpınıyordu. İçinde bulunduğu an ona nefes alırken de insanın ölebileceğini kanıtlıyordu. Karnı açlıktan zil çalıyor, gözyaşları sulara karışıyordu. En kötüsü de artık akşam olmak üzereydi. Boğularak ölmese bile açlıktan öleceği kesindi. Bacaklarına ve kollarına kramp giriyor, direncini kaybediyordu. Kendini tekrar boğazın sularına bıraktı. Ve gözlerini kapattı, sadece yatağında olduğunu hayal etti. Gözlerini açtığında kıyıda olduğunu fark etti. Bütün balıkçılar etrafında toplanmış, meraklı gözlerle genç kıza bakıyorlardı. Fakat genç kız tekrar yummuştu gözlerini. Direnci o kadar kırılmıştı ki zayıf vücudu daha fazla dayanamamış ve bayılmıştı. Fırtına çıkmadan önce evlerine dönmek için yola çıkan balıkçılar, şans eseri kızı son anda fark edip kurtarmışlardı. Balıklar sanki kızın kurtarılmasını istermişçesine kızın etrafını sarmış, yaldızlı pullarıyla ışıl ışıl parlıyorlardı. Genç kız hayatını kendince büyük şeylerden kaçmak için feda etmek istemiş. Fakat hiç ummadığı küçük şeyler hayatını kurtarmıştı. Gözlerini açtığında köşe bucak kaçtığı herkes yanındaydı, hayat da dahil.

PAYLAŞ
Önceki İçerikBenim Dünyam – Orhan Gencebay
Sonraki İçerikDolunay ve Yıldız
Büşra Gümüşalan
23 yaşındadır. Oldum olası kitaplara sevdalı bir insandır. Yazmayı da en az okumak kadar seviyor. Gazi Üniversitesi Seyahat İşletmeciliği ve Turizm Rehberliği mezunudur. Konuşarak ifade edemediğimiz duyguların daha etkili olduğuna inanıyor.

1 YORUM

  1. Bence mükemmel bir giriş; ancak sonu olmayan, bitmemiş bir yazı. Böylesine güzel başlanmış bir kurgunun mutlaka devamı da olmalı diye düşünüyorum. Bir paragraf olmasına rağmen son derece etkileyici ve büyüleyici bir havası var yazının. Devamı gelirse iyi bir hikaye olacağına inanıyorum. Büşra Hanım umarım düşüncelerimi dikkate alıp yazınızın devamını getirirsiniz.