Mehmet Ferah’ın yeni çıkan kitabı ‘Düş Vadisi, 301 işçinin göçük altında kalarak hayatını kaybettiği Soma faciasından akıl hastanesinde yatan ‘anormal’ kişiliklere, 1999 depreminden kırık dökük aşklara değin birbirinden etkileyici 15 öyküsüyle memlekete dair şaşırtıcı izler taşıyor.
Mehmet Ferah’ın 30 yıldır evindeki bir sandıkta biriktirdiği öykülerinden oluşan ‘Düş Vadisi’ isimli kitabı Başka Yerler etiketiyle geçtiğimiz günlerde okuyucusuyla buluştu.
Kitapta, maden işçilerinin zorlu yaşam koşullarından akıl hastalarının sorunlarına, 17 Ağustos’taki büyük Gölcük depreminden kavuşulamayan aşklara değin birbirinden çarpıcı 15 öykü bulunuyor.
Büyük bir ustalıkla işlediği öykülerinde yazar, okuyucuyu kâh gülümsetecek, kâh hüzünlendirecek büyülü bir dünyaya çağırıyor; düşlerden kurulu bir vadiden geçerken sadece sevginin sıcaklığını hissetmekle kalmayacak, ruhun ıstırabını da duyumsayacaksınız; hemen her öyküde hayatın anlamını sorgularken, ansızın çocukluk ve ilk gençlik yıllarınıza dönerek bir anda gülümsemeye başlayacaksınız.
Maden işçilerinden depremzedelere…
Kitabın şiirsel bir dille açılan ilk öyküsü “Düş”ün ardından, Soma’da hayatını kaybeden 301 maden işçisinin anısına ithaf edilen “Maden” öyküsüyle karşılaşmak, okuyucuda tam bir şok etkisi yaratıyor. Patlama sonrası göçük altında kalan bir işçinin kurtarılmayı beklediği o gerilimli ânı ustalıkla işleyen yazar, yerin yüzlerce metre altında korkulardan oluşmuş bir atmosfer yaratıyor.
17 Ağustos depreminde eşi ve bebeğini kaybeden bir genç adamın yürek burkan öyküsünün anlatıldığı “Deprem”de ise, adamın uzun yıllar sonra depremin yıldönümünde anlatıcı ile iç acıtan diyaloğu, hep o güne takılı kalması; yaşanılan acıların ekranlarda göründüğünden çok daha sarsıcı etkileri ele alınıyor; ve bütün anlatılanlardan sonra anlatıcının, adamın yitirip de kendisinin sahip olduklarını düşünerek utanmasıyla öykü kapanıyor.
Yerelden evrensele uzanan köprü
‘Düş Vadisi’nde yerelden hareketle kurup evrensel bir çizgiye taşıdığı öykülerinde Mehmet Ferah, korku edebiyatının ender örneklerinden birini verdiği “Topuk” öyküsünde, farelerle dolu bir evde yaşayan felçli, yaşlı bir adam ve yaşlı karısı ile ölümcül bir hastalığa yakalanmış oğullarını anlatırken bir yandan ‘Veba’ romanından küçük alıntılar yaparak Camus’ye selam çakarken, diğer yandan da okuyucuları dehşet içinde bırakıyor.
Sadece metinlerarası göndermelerle postmodern öykülere kapı aralamakla yetinmeyen Ferah, “Toprak” isimli bilimkurgu öyküsünde de şaşırtıcı bir biçimde insanlığa gelecekte karşılaşabileceği tehlikeleri hatırlatarak ‘öfke, hırs, nefret’ gibi kavramları sorgulatıyor.
Kırık aşk öyküleri ve absürt kesitler
Mehmet Ferah’ın yer yer klasik öyküleme tekniğini de kullanarak kaleme aldığı ‘Düş Vadisi’nde hep toplumcu öyküler bulunmuyor elbette; destansı bir aşkın anlatıldığı “Yakup’un Dağı”, platonik bir sevdanın izleriyle örülen “Peri Kızının Gözleri”, irade, cesaret, aşk, çaresizlik, yalnızlık gibi vadilerden geçilen “Zümrüdüanka’nın Gözyaşları”, akıl hastanesinde yatan delilerin eğlenceli hikâyeleri, çocukluk ve ilk gençlik yıllarında hepimizin yaşadığı absürt kesitler kitaptaki öykülerden bazıları…
Okuyucuları hem ağlatacak hem güldürecek, hem ürkütecek hem umutlandıracak öyküleriyle Mehmet Ferah, yeni kitabı ‘Düş Vadisi’nde hepimizin kendisine sorduğu ve yanıtını hiçbir zaman bulamayacağı o soruyu da sordurtuyor:
“Sende olmayan şey kimsede de olmayınca fark edemiyorsun eksiğinin ne olduğunu.”
Kitabın künyesi: Mehmet Ferah, Düş Vadisi, Başka Yerler Yayınları, Mayıs 2018, Öykü, 296 s.
Soluk soluğa okuduğum ve bitmesini istemediğim bir kitap. Büyük öykücüler arasına gireceğine hiç şüphem yok. Mehmet Ferah ismini yazın bir kenara. Çok yakında daha sık duyacaksınız çünkü.
Kitabı bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine internetten aldım. İlk hikâyede dolan gözlerimden Maden hikâyesiyle yaş geldi. Valla ne söyleyeyim, alın okuyun ve okutun. Harikulade…