Bilir misin can çıkmayınca huy çıkmazmış,
Boğazdan girermiş de yutakta öylece kalırmış.
Aldığın nefesi veremezsen eğer
Geldiğin yere geri gidermişsin meğer.
Kıymetini bil de uğraşma diye el âlemle,
Göz kırpar sana her seferinde,
Nefesini sev, şükrünü bol eyle.
Kahrından ölme diye sefaletinle,
Sofralar kurulurmuş ariflerin gönüllerinde.
Böyle buyur, soframıza otur.
Sevdasında tüter dumanı bakır tencerenin.
Kuzinenin ateşinde kaynarken,
İbrikten damlayan sular,
Çıtırdayarak buhar olup göğe doğru uçar.
Döner durur devranı yazgısıdır suyun,
Bulur seni bir gün bilmediğin kötü huyun.
Tadında gizlidir yarası soğanın
Vurdukça bir yumrukla açılır tacın.
Gözyaşları saçılır etrafa,
Ağlasa inlese ne fayda,
Firakından yakınsa da,
Düşer yine de bilmediği yola…
Bakır kapta pişerken taamlık aşlar,
Aç karınlara şifa, gözlere nur olur bakışlar.
Bir tas çorbaya hep birlikte kaşık çalanlar,
Bulur nice dertlerine devayı bu sofrada…
Eller açılınca şükür ile semaya,
Dualar kabul, niyazlar makbul olur.
Konmaz artık tek bir lokma bile ağza.
Suyu üç yudumda içenler,
Edeple beklerler,
Ekmeği katık ederler,
Lal olan dillerini besmeleyle süslerler.
Afiyet Olsun…