Yağmuru beklemedim bu kez. İlle de kelimelerin ıslanmasına gerek yok. Harflerim, soğuk bir ayazda bile ahenkle gezinip dizilecekler en duyarlı yerlere..
Sarı sıcak kızılcık çiçeklerine dayanamadım…Büchner’in Leonce ile Lenayı anlatan dizelerindeki bahçeden alıntıydı bu çiçekler.
Kan kırmızı güller gibi, kızılcık çiçeği sarısı..
Sahnelerin büyüsünü bilir misiniz? Bir siyah tül parçasıdır o…
O, o kadar basit,o kadar da masalsıdır. Düşle gerçek arasında gidip gelmezsiniz..
Balıklama düşersiniz masala. Birkaç siyah tül parçasıyla Flu bir atmosfer oluşur, dalıp gidersiniz ..
Bazen kuşları barındırır üzerinde, bazen bir buğday tarlası oluverir..
Birden ekvator vahşetinde bir kuş sesi ile irkilip, klasik soy ağacı bilgilerimden sıyrılıp kendi doğamı, kendi kimliğimi buldum. Bir kızılderili kanosunda, nehrin ince kıvrımlarında, kutsal ay tanrısına doğru yol alıyordum..
Ceylanların, karıncaların gözlerine bakamadım hiç…Bilmeden vurmuş muydum annesini, basmış mıydım ala karıncanın yuvasına…
Onurla taşıdığım başımdaki kartal tüyü, atalarımdan armağandı..
Bazen bir kara kedinin siyahına dalarsınız, o sahnenin perdesinde… Anılarım, isyanım ürpertir beni… Köleliğim, renklerden beyaza nefret besledi…
Bilmeden nefret ettim, onun bir renk olduğunu. ..
Kırgınmısın bana hala beyaz?
Tom amcanın kulubesi tanıktı… Siyah antiloplar tanıktı köle bedenlerimize…
Beyaz güvercin bilseydi, daha erken doğmazmıydı yeryüzüne…
Bir siyah tül daha gerilir düşlerime… Başaklar arasında gelincikler buruk kokusuyla…
Birden kulaklarımda klarnet sesi uğuldadı. Obamızın kuzeyindeki değirmenden geliyordu ses.
Son kez çaldı klarneti o, aşk öyküsünü anlatıyordu..Kırmızıya bürünmüş kızlar,salınan etekleriyle tanrıları baştan çıkaran yeşil gözlerle baktılar uzaklara… Ellerinde zilleriyle..
Bir böğürtlen tanesi yanaklarında kızıllık..Bu veda gecesinde ,dans etmeyen kızlar, evde kalırdı..
Klarnet sesi gökyüzünü en güzel rengine boyadı…dans dans dans..
Bir deniz kızı öyküsüyle uyudum,ellerim ıslaktı uyandığımda..
Güneşin batıdan doğduğu yeri bulmaya koyulduk yine..yolda çocukluğumun çan çiçekleri..ahhh
İçin kavrulmuşken çan seslerinde, bir titreme gelirde üşürsün ya..
Öyle üşüdüm… Siyah tüller yerini beyaz buzul tüllere bıraktı… Kuzey kutbunda bir eskimo çocuk ağlar da ağlar… Neden ağladığı sorulsa bilmez de bilmez. Bilse de söylemez… Büyük annesini buzullara bırakması gerektiğini…
Kırıldı buzullar, antiloplar çılgınca koşmaya başladı… En uzun nefesinde klarnet, her yer beyaz güvercin çırpınışı… Kedinin siyahı sarar dört bir yanı…
Bir ceylanla göz göze geldik….
Hükmettim yer yüzüne !