Şimdi okuyacağınız bu makale her ne kadar kurgu gibi gelse de aslında gerçeğin ta kendisidir. Çok net söyleyememenin sıkıntılarını geçmişten beri yaşıyorum ancak gün geçtikçe insanların bu batağa daha fazla giriyor olması geri dönülemez noktaya varacağını hesap etmek benim için son derece ürkütücü.
En büyük yanılgı beni kim ne yapsın?
Sosyal medya ve internette insanlar hep aynı yanılgıyla hareket ediyorlar. Ben suç işlemiyorum, ben sıradan biriyim ve kim beni ne yapsın. Bir başka yanılgı ise: denetleniyor veya izleniyor olabilir ama bu güvenlik için alınan bir tedbir ve tehlike veya tehdit oluşturabilecek kişiler için.
Bilim boşuna değil, teorilerde laf olsun diye geliştirilmez.
Frigyes Karinthy “Six Degrees of Separation”
Duymuş olabilirsiniz Six Degrees of Separation teorisi denen bir teori var. Mantık şu: dünyadaki herhangi iki insan arasında en fazla altı insan var. Erişilemeyecek olarak gördüğünüz her kim olursa olsun o kişiye en fazla altı kişiyle ulaşabiliyorsunuz. Teori 1929 yılında Macar yazar Frigyes Karinthy tarafından şekilleniyor. Arkadaşınızın arkadaşı, o’nun arkadaşı diye ardışık altı kişiyle iş bitiyor demek bu.
Böylesi bir insan zincirinin kaçıncı halkası olduğunuzu kestirebilmeniz son derece güç. Öte yandan siz her ne kadar da facebook, instagram ve diğer platformlarda gizlilik ayarlarınızla arkadaşlarınızın görünmesini engelliyor olsanız bile onlardan saklayabileceğinizi düşünmeniz bu işin mantığına ters. Ama bu yazıyı okuyan sizin, mesela Arizona’da yaşayan birine olan uzaklığınızı anında size söyleyebilirler. Altı kişi bile çok fazla gelmiş olabilir.
Güney Afrika’da VASTech firması var ve bu firma bir zamanlar bütün ülkenin telefon trafiğini denetleyen, dinleyen ve depolayan bir sistem satıyordu. O zamanlar böyle bir sistemin maliyeti 10 milyon dolar. Üstelik gsm görüşmelerinin ne zaman, hangi yerde(mümkün olan en yakın nokta baz alınarak) kiminle görüşme yaptığı, görüşmenin kaydı gibi kavramları çok basit şekilde veri deposuna aktarabiliyordu. Bununla da yetinmeyip sonsuza kadar kayıt tutmayı taahhüt ediyordu. Nereden mi biliyorum? Boş verin siz okuyun.
Şaşılacak bir durum yok zira ses dosyaları öyle sandığınız gibi çok yer kaplayan veriler değil. Basit bir örnekle olayın vahametini açıklayalım. Almanya gelişmiş ve sanayi devi bir ülke. Nüfusu yaklaşık 85 milyon. Nüfusun yarısının gsm abonelikleri olsa; eder size 42 milyon. Böylesi bir ülkenin telefon trafiğini takip etmek, yetmezmiş gibi en net şekilde ses kaydı yaparak depolamanın maliyeti bir zamanların fiyatlarına göre 30 milyon doları geçmiyordu. Bugünkü teknoloji ile bu rakam yarı yarıya düşmüştür.
Biraz deşilirse mesela Libya’da Kaddafi’ye satılan Eagle sistemi. E tabi ki söz konusu Libya olursa bu sistemi onlara satacak ülke elbette Fransa olacaktır. Al kullan! senin için her görüşmeyi kayıt ederiz, adamlarını eğitir ve programın nasıl harikalar yarattığını gözler önüne sereriz dediler. Sistem alındı mı? Sormanız bile hata.
Gördüğünüz gibi sistemlerin maliyetleri öyle sanıldığı gibi yüksek değil.
Sizi kim ne yapsın’a gelince: SixDegrees of Separation teorisinde kim için kaçıncı halkasınız bilemezsiniz. Size işleri düştüğü anda depolanan verilerden her şeyi alıp inceler, profilinizi ortaya çıkarır, oyunu kurar ve istediklerini elde edebilirler. Unutmadan! bu işlerin bir parçası olduğunuzu hissetmezsiniz bile. Birileri yakın gelecekte Tanrı’yı oynamaya kalkarsa sakın şaşırmayın. Belki de oynamaya başladılar bile.
Sadece sosyal ağlarda değil bütün internet kavramı söz konusu olunca savunmasız olmak neredeyse her kullanıcının karşı karşıya geleceği bir durum. Yapılabilecek en doğru adım ise kişilerin zaaflarından mümkün olduğu kadar uzak durması olabilir. Sex, kadın, erkek, para, kumar ve benzer kavramlara olan zaaflarınız varsa, bunları internet ağında ne kadar saklayabiliyorsanız o kadar güvendesiniz demektir.
Hoşça Kalmanız dileğiyle.