Sığabilir miydi kalbim dünyaya;
seni beklerken aynadaki beni taklit eden heyecanlı adam?
Elleri ceplerinde, iş dönüşü şarkılar söyleyerek eve dönen…
Yaprak hışırtısına, suyun hayat kokulu tadına, göğün renk renk ihtişamına hayran…
Bir bebeğin bin bir mana yüklü rayihasına şiirler yazan meftun bendim aylarca…
Sen gülde saklı tohumsun…
Güzde bahar, hecede bitmeyen umut, yüzde emsalsiz mutluluk…
Duanın en içli hali, şükrün her nefeste tekerrürü…
Alın terimde gurur, helal peşinde koşan gayretimsin…
Çiçeğe değen su, denizi saran güneşsin sen!
Ve işte bu yüzden; uyku nedir unuttum, korku nedir hatırlamadım, umutsuzluğu hiç var saymadım seni beklerken…
Bu kitap, babandan sana ömürlük hediyedir Kızım.
Karşına çıkacakları hesap edemem elbet ama yüreğinde yaşamasını arzuladığım tüm güzellikler hece senfonileriyle saklı bu kitapta.
Gün olsun gül, hakkı varsa vaktin seni üzmeye; ağla…
Ama asla kendini bir kenara koyup yaşama!
Gün olsun kazan, bazen de kaybet.
Kaybederken de kazanabileceğin şeyler olduğunu abla diye…
Gün olsun haykır hissini, vakit fazla ağırsa sus.
Fikrin güçlensin, zihnin yenilensin, dilin hazır olsun doğru kelâma, yüreğin yeni adıma…
Ben seni yazdım sevgi’li aşkla…
Sana yazdım…
Sen yüreğinde sakla, tozlu raflar dışında…
‘’Doğdu bir sabah yeniden güneş
Bu defa bambaşka bir şiir getirdi kucağıma gül
Adı; EYLÜL…’