Gecenin sabahına ulaşmak güçtür derler. Zifiri karanlığın ardından doğacak güneşi bilmektir aslında bizlere umut veren. Geceyi dibine kadar yaşamak mı? Sessiz çığlıkların içinde oluşan feryatları, dilinin ucuna kadar gelmiş lakin söylenmemesi gereken kusurlar. Saklanması gereken sırları derinlemesine ortaya döktün. Yalnızsın ama ufkunda açılan derin sayfalarda birtakım şenlikler var. Geceye açsan derdini o ne anlar dersin. Siluetlere seslense zihnindeki çığlıklar, duyan olmayacağından endişelenirsin. Düşler birikir, düşler dibe çöker. Yeşermesi için umutlanırken düşkünlüğünü hissedip zerre umurunda olmaz hisler. Sonra yeniden güneş doğar yeniden aynı nameleri dinlersin. Geriye ne mi kalır? Bitmemiş ve sürekli yenilenen çığlıklar. Gecede kalmayan daima sizi takip eden sarmaşık gibi. Sarmaşıklar sözde incitmez canını daima sarılır durur sıkıca. Devamlı aynısını hissedecekmiş gibi bağlanırsın duygulara. Şehrin gazabından biraz olsun kurtulmayı dilersin. Birbiriyle ilişkili olmayan dilekler sıralarsın ardı arkası kesilmez. Tıpkı bu cümleler gibi kesik kesik görünen ama birbirini kollayan kelimeler gibidir dileklerin. Hep aynı güdüleri besleyen, dudaklarından döküleceği zaman biteceğini zannettiğin hikâyeleri dinleyip durursun. Umutla güne başlar azapla karanlığa gömülürsün. Kafandaki sonsuzluğu önleyemez düşler ayaklarına dolanır. İşte o anda karar vermek gerekir. Düşlere takılıp düşmek mi acıtır yoksa onları ezip geçmek mi? Belki de geceye bir mum yakarak devam etmek istersin. Daha önceden hiç denemediğin bir umut ışığın olur etrafında. Böylece gecenin karanlığında gölgelere sığınmak yerine mum ışığında yeni umutlar inşa edebilirsin.