Yabancıyız birbirimize
Kahpe zaman kadar yabancı.
Bir anımız, her ânımıza yabancı.
Daha karşılaşmadık değil mi?
Biliyorum, orada bir yerdesin.
Benim kadar sevecek,
Senin kadar sevilesi,
Bir aşk için bekliyoruz.
Geleceksin değil mi,
Kalbimin diğer paresi?
Bahar kadar şaşalı,
Kış kadar hüzünlü,
Anlatılır mı güzelim, bu aşkın hikâyesi.
Günbatımında nerdedir bilinmez,
Güzelliğin çehresi.
Sen! Masum kırılgan çiçek
Beyaz ufuklara doğmuş güneşe küs.
O sahranın içinden sıyrıl,
Ben seni göreyim, adım aydınlığın olsun!
Biz birlikte büyüyelim kardelen çiçeğim.
Fırtına okşuyor sahil duvarlarını,
Öfkeli bir sevda onların büyüttüğü.
Dokunmak belki de ellerinden öteye,
Gözlerine, gözyaşlarına tutunmak,
Bir daha hiç dönmemecesine.
Ne güzeldir değil mi üveyik kuşları…
Senin kadar alımlı, tenin kadar yumuşak
Dokunmak, ellerine tutunmak
Gözlerinde boğulmak, bir rüya gibi…
Biliyorum suretinle kavuşacağım güzelliğine,
Dünya denen illetin.
Biliyorum sana kavuştuğumda değişecek,
Şu cahil aklımın feraseti.
Bilmelisin!
Gönlüm hiç tanımadığı sana sevdalı.
Peki! Sen neredesin?
Vazgeçer mi sevdiğinden üveyik kuşları.
Uykudan önceki âna tutundum;
Soğuk bir sabah yorganıma,
Ağlarken mendilime,
Yazarken kalemime,
Anlatırken kelimelere.
Sonra;
Bir gece son otobüse binerken,
Açken ilk lokmamı aldığımda,
Zifiri karanlıkta şu mumu yakarken,
Susuzken bir musluğun başında,
Yaralı yüreğime bakıp durdum.
Sordum:
Uykusuz bir gecenin sabahında,
Yazdıklarımı anlatırken.
Gece kaçırdığım son otobüsle,
Aç bilaç yürüdüğüm
Zifiri karanlığında şehrin,
Susuzluğunu sordum yaralı yüreğime…
Dedi ille de sen…
Neredesin… Nasılsın… Kimsin…
Seni bir bulabilsem…