Geçmişini tam olarak bilmediğim ama anlatılanlardan gözümde canlandırdığım kadarıyla hareketli bir evmiş Şavkı dayının köy evi. Yangın çıkmış zamanında ve o zamandan sonra içi pek bir dağınık kalmış. Yangından kalan eski eşyalara bir de herkesin evinden kullanılmayan, artık yüzüne bakılmayan eşyalar getirilince ev sanki bir ölüye benzemeye başlamıştı.
Arada bir bahçesinde mangal yakılan, rakı sofrası kurulan ev son zamanlarda yeniden yaşamaya başlamıştı. Eskiyle yeni birleşmiş bir taraf geçmişi anlatırken, bir taraf bugünü yaşıyordu.
Şavkı dayının karısı öldü ‘Hatçe hanım’ Şavkı dayı sanki sonradan anladı onun kıymetini, bilemem. Yıllardır bu eve bir çivi çakılsa kıyameti koparan Şavkı dayı şimdi hayranlıkla izliyor evine ve bahçesine yapılan yenilikleri. Etrafa istekler yağdırıp elindeki sineklikle bahçe masasındaki sinekleri öldürüyor ve şakayla karışık ‘atma senin için bunlar’ diyor mutlu olsun diye ev ile uğraşan damadına.
Sonuç olarak Şavkı dayı dimdik ayakta, geçmişin kıymetini sonradan anlasa da.
Tutunduğu tek şey ise evin bahçesinde Hatçe hanımın terk-i diyar eylemeden önce diktiği dut ağacı. Hatçe hanım gitmiş olsa da dut ağacında yaşatılıyor ismi.
- Hatçe hanıma su verdiniz mi?…