Başlarken yazı hakkında kısa bir bilgi: “Bilim kurgu, fantastik ve polisiye öğeleriyle bezenmiş haftalık okunabilecek güzel bir yerli macera romanı. Yüzyıllar boyunca insanları bir arada tutan otomatik davranıştan (sarılmak) yola çıkan bir roman.”
Bölüm-1: Alex’in Kaderi
Alex’in tabancasından çıkan tek mermi Brenda nın yere yığılmasına yetti. Adımlarını yerdeki Brenda ya doğru atan Alex birden duraksadı, içinde bir acı hissetti. Olanlara bir anlam veremedi. Attığı her adımda, korku ve acı veren bir heyecan, içinde gittikçe artarken yerde yatan Brenda ya doğru bakıyordu. Kalbi hızla atmaya solukları daha yüksek sesle çıkmaya başlamıştı. Mutlu olması gerekmez miydi? Uzun süredir Brenda’yı arıyordu, kâbusları haline gelen görev arkadaşının ölümüne sebep olan,onca masum insanın katili ayaklarının dibindeydi. Bir an duraksadı yerde hareketsiz yatan Brenda nın bir eli çok az görünüyordu, eğildi, sıkılmış parmakları işte o anda fark eden Alex, tekrar silahına sarıldı. Hala ölmemiş olma ihtimalini arttıran bu durum karşısında endişelendi, silahını Brenda ya doğrulttu. Dikkatlice dizlerini kırarak eli tetikte Brenda ya doğru uzandı, amacı görünmeyen eli görünür duruma getirmekti. Brenda nın eli buz gibi olmuş, parmaklarının arasından da silah yerine bir anahtar çıkmıştı. Yerde hareketsiz yatan bu katille ilgili hislerinde meyda gelen gelgitlere bir anlam veremeyen Alex, daha önce gördüğü anahtarlara hiç benzemeyen metalden yapılmış anahtarı Brenda nın elinden dikkatlice aldı ve inceledi. Anahtarın ne işe yarayacağını düşünürken gözleri Brenda nın başucunda duran torbaya takıldı. Hiç acele etmeden torbanın içine bakan Alex, anlam veremediği çok kenarlı yuvarlağımsı objeyi dışarı çıkarttı. Şimdi elinde ne işe yaradığını bilmediği iki nesne olmuş, kafası iyice karışmıştı. Biraz sonra cisimlerin ne işe yaradığını çözdü, kilitli bir kutu ve onu açan anahtarı. Pek de fazlada düşünmeden kutuyu açtı. Açar açmaz karşısına çıkan ilk şey bir resimdi. Afalladı, yutkunmakta zorlandı. İçindeki acı burkulma, gördükleri karşısında ete kemiğe bürünüyor, şimdi damla damla göz yaşı olarak yanaklarından aşağı doğru süzülüyordu.
Bölüm-2: Rüya
Sandaldayım, deniz yatak gibi dümdüz, ne işim var benim denizin ortasında, buraya nasıl geldim? Ne yanımda kürek, ne de etrafımda bir kara parçası, Kapana kısılmış fare gibiyim. İçinde bulunduğum sandalın yavaş yavaş suya battığını hissedebiliyorum. Birden boynum ağarlaşıyor. Kolyem! Ağırlık yapan o, elimi boynumdaki kolyeye atar atmaz, sandalla birlikte sulara gömülüyorum. Kolyemi çıkarıp sulara bırakmak istiyorum, o çok ağır, beni dibe çeken dipsiz denizin işini kolaylaştırıyor. Kolyeyi nihayet çıkardım fakat yinede battığımı hissede biliyorum. Tam tepemde bembeyaz bir martı daireler çizerek beni gözetliyor. Batıp çıkmaya başlıyorum, kollarım çok yorgun, kendimi çaresizce sulara teslim ediyorum. Artık tamamen suyun içindeyim. Gözlerim açık, güneşe doğru son kez bakmak istiyorum. Göz alıcı bem beyaz ne kadarda güzel, bana doğru yaklaşıyor. Şimdi suyun dışındayım.
Nasıl olur şimdi boğuluyordum. Batmadan nasıl durabiliyorum suyun üstünde. Ölmüş olmalıyım.
-Yok, ölmedin daha korkma.
-O da ne kim konuşuyor benimle!
-Bu nu bir daha yapmamalısın.
-Neyi?
-Kolyenden vazgeçme.
-Bu imkânsız.
-Sen konuşamazsın ki
-Nedenmiş o?
-Çünkü sen bir kuş sun
-Bana Ulak demeni tercih ederim.
-Ulak ne demek ki
-Postacı gibi bir şey
-Hımm!
-Şimdi beni dinle Tarık
-İsmimi de biliyorsun demek
-Zamanımız çok az, kaç aydır sana ulaşmaya çalışıyoruz. Üç ay önce sana ulaşmalıydık. Bu gecikme için senden özür diliyoruz. Fakat hep kontrol altındasın sana ancak bu şekilde ulaşabildik. Normal hayatında her hareketin bizi de bulmaya çalışan Ayırıcıların kontrolü altında, yaptığın her telefon konuşması, mektupların, e-maillerin, insanlarla olan diyalogların, gittiğin okullar, çalıştığın işyerin aklına gelebilecek her şey hatta rüyaların bile kontrol altında. Gökyüzüne bak güneş kapandı, yakında fıtına çıkacak gitmem gerek bizi bulmaları an meselesi. Alex, seni bulacak ona inan lütfeennn ve kolyene! Martı fırtınada aniden gözden kayboldu. Bende boynumda kolyeyle sulara gömüldüm.
Eski istanbul, ahşap evlerin sıra sıra dizildiği virane sokaklar, arnavut kaldırımlı yollar ve şimdi sahipsiz çocuklarla kedilerin yegane adresi.Anneanne yadigarı tarihi evde oturan Tarık son bir haftadır her sabah boğulma hissiyle yataktan fırlayarak uyanmış, aynı rüyayı hergece görmekten fazlasıyla usanmıştır. Zaten beklemediği Alex denen kişi hala ortalıklarda yoktur. Tanıdığı tek alex sekiz yıl formasını giydiği takımdan ayrılmak zorunda bırakılan Alex De Souzadır……
Devamı diğer baskıda…