“Birkaç kişi mutluluğu bulabilsin diye birçokları acı çeker” der Fernando Pessoa.
Hilkat garibisene benzeyen dişil bir yaşamı olan bir kaç kadın tanıdım. Tanıdım ve arayıp sormadım bu zor kadınları. Elleri hünerli olmasa da dudakları hünerli sözler üretirdi.Öylesi bir günde öylesi iki kadın bir salonda vahşice karşı karşıya oturmuşlar, vahşiliklerine tezat suskunlukla sessizlik mezhebine hizmet ediyorlardı. Esmer olanı sarışın olanına uzunca bakıyor sarışın olanı esmer olanına aldırmıyordu. İkisi de aşıktı, ikisi de güzeldi ikisi de yorgundu, yalnızca biri umutluydu…
Salon Salamanje Aşk Hikayesi
Salon salamanje aşk hikayesi dense, su götürmez gerçek olurdu. Salonun ortasına kullanışı artırmak için yapılan duvar gibi ; bazı kadınlar bazı erkeklerin hayatında olurlar. Sonradan eklenip aslında hep iğreti dururlar.
Salon Salamanje Kadını
Aidiyet hissetmenin ne demek olduğunu bilemez salon salamanje kadını. Ait olmak onun için erişilmez bir hayaldir. Yoruldum der sevmeye devam eder. Usandım der uslandım demeye gücü yetmez. Karşısında oturan sarışının sahip olduğuna sadece belli bir zaman diliminde belli ölçülerle sahip olabilmiştir esmer kadın. Sarışının çehresi hesap sormaktan çok bir gurur ifadesiyle yüklüyken esmer olan bütün o belli zaman dilimlerini oluşturan hatıraların ucunu çoktan tutuşturmuştu. Sessizlik aslında en büyük tartışmaydı şimdi. İkisi de susuyor,ikisi de biliyor, yalnızca biri bekliyordu. Er kişi kapıda göründüğünde iki kadın hem ona hem birbirlerine kaçamak bakışlar attılar. Sarışın kadın kendi yerinde kıpırdanırken esmer olan bir sigara yaktı. Soru yoktu, cevap yoktu. Bir bekleme odasının rehaveti vardı er kişinin salonunda. Sessizlik bir mizansen gibi büyüdükçe büyüyordu. Sonu baştan belli olan bu savaşı tek bir kişi bitirebilirdi; mağlup olan. Oysa savaşlar hep galip olanın bayrağı asmasıyla biterdi. Aşkta öyle miydi oysa? Mağlup olan bir adım atmadıkça galibin galibiyetinin faydası yoktu kimseye. Mağlup incecik esmer parmaklarındaki sigarasını küllüğe bastırdı. O an galip kapıya doğru seğirtti ve tek hamleyle kapıyı açtı. Esmer kadın duvarları süzdü, kafasını geriye atıp ensesini rahatlattı. İncecik topuklarının sesiyle geride kalanlara sonsuza dek sürecek ve hep iç kemirecek olan bir şarkı bıraktı. Kapı kapandı, hayat normale döndü. Bir kaybeden bir kazanan var gibi dursa da hikayede herkes aslında kaybedendi. Bununla yüzleşen tek bir kişi vardı; salon salamanje kadını…
cok guzel bır yazı olmus tebrık ederım
Güçlü bir kalem sağlam imgeler…
Merakım şu hayalperest bir gencin iç dünyasında kurguladığı bir aşk tezahürü mü yoksa yaşanmışlığın yazmaya iten acı serüveni mi…
Hee halukarda başarılı bir yazı ortaya çıkmış yazmaya dewam etmen temennisiyle…
Tebrik ederim. Başarılı buluyorum. Yazmaya devam et. Ben seni taktir ederim. 👍🏻