Said Halim Paşa’nın Sömürgecilik Eleştirisi Üzerine

0
208
Said Halim Paşa’nın Sömürgecilik Eleştirisi Üzerine

Said Halim Paşa’ya göre sömürgecilik, Batı medeniyetinin temellerini oluşturan maddeci düşüncenin bir sonucudur. Doğu ve Batı arasındaki dini düşmanlıkları azaltmış olsa da sömürgecilik, yol açtığı yıkımlarla İslam medeniyetine çok daha büyük zararlar vermiş; “sömürgeciliğin medeniyet söylemi”, İslam toplumlarının Batı medeniyeti karşısında benlik kaybına yol açtığı için İslam milletini felaketlere sürüklemiştir. Bu yönüyle sömürgecilikte, “azizler”in yerini “kaşifler”; “şövalyeler”in yerini ise “müstemleke askerleri” almış ve Müslümanlar, “medeniyet”(!) adına türlü tecavüzlerle karşılaşmışlardır. Oysa, sömürgecilerin dinle ilişkilerini kesmiş olmaları, medeniyetle bir bağlarının olmadığını gösterir; İslam toplumlarında ise sömürgeciliğin etkisiyle din ve medeniyet bağının yanlış kurulması, sömürgeciliğe karşı direnişi güçleştirmektedir. Sömürgecilerin “medeniyet”(!) adına bilimi ve bilimsel düşünceyi empoze etme çabaları, İslam toplumlarının kurtuluşunu bilimde ve bilimsel düşüncede arama sayıltısına yol açmış; kendi ideallerini İslamiyetten alan İslam medeniyeti, kendi temellerine büsbütün yabancılaşarak sömürgeciliğe teslim olmuştur.

Said Halim Paşa "Buhranlarımz"
Said Halim Paşa “Buhranlarımz”

Said Halim Paşa’nın sömürgeciliğe yönelik bu eleştirileri, bilim ve bilimsel düşüncenin toplumsal kurtuluşu sağlamaktan uzak ve yabancılaşmayı aşmada yetersiz olduğu yönünde bir kabulü yansıtmaktadır. Bilimle ya da bilimsel düşünceyle kurtuluş anlayışının merkezine sömürgeciliği yerleştiren bu tutumuyla Paşa, bunlar karşısında İslamiyeti ve dini kurtuluşu yüceltir. Sömürgecilerin dinle ilgisini kesmiş milletler olduğu eleştirisi, sömürgecilik eleştirisini dini bir temele oturttuğunu da gösterir. “Müslümanlar, artık görünüşte dinlerinden dolayı ayıplanıp hakarete uğramıyor, ama Avrupa ihtiraslarının tatmini için gerekli pazarların lüzumlu mahlukatı sayılıyor” (Said Halim Paşa, Tarihsiz:156) diyen Paşa, Batı dışı toplumlarda Batı medeniyetine yönelik öfkenin temel unsurlarından birinin sömürgecilik olduğunun altını çizer (Tarihsiz:164). Bu yönüyle sömürgecilik, yalnızca İslam medeniyetinin değil, aynı zamanda diğer medeniyetlerin de sonunu getirme çabasında olduğundan, ortak bir insanlık sorunudur. Nitekim sömürgecilik, yalnızca İslam toplumlarında değil, tüm insanlık aleminde “şahsiyet”i ortadan kaldırma ve maddeci düşünce temelinde yeni bir insan tipi yaratma çabasındadır. İslam toplumlarının “İslami şahsiyet”i ise bu çabalar karşısında en güçlü direniş noktasıdır (Tarihsiz:165-166).

Said Halim Paşa "Buhranlarımız ve Son Eserleri"
Said Halim Paşa “Buhranlarımız ve Son Eserleri”

Diğer taraftan, Paşa’ya (Tarihsiz:48) göre sömürgecilik, Batı dışı toplumların insan gücünü ve doğal kaynaklarını kullanmak için gerektiğinde kaba güç kullanımı dahil her türlü yönteme başvurur. Nitekim sömürgecilik, hedef ülkedeki birlik ve beraberliği bozmak, toplumsal yapının direnç göstermesini engellemek ve bu toplumların karşı koyma olanaklarını ortadan kaldırmak için, Batı medeniyetine yön veren kavram, değer ve ilkeleri kullanır; bunların içini boşaltarak sömürgeci amaçlar doğrultusunda bunları yeniden şekillendirir. Bu noktada Paşa, yalnızca Batı dışı toplumlarda bu kavram, değer ve ilkelerin içeriklerini göstermek istemez, aynı zamanda da Batı medeniyetinde bunların asıl içeriklerini göstermek ister. Dolayısıyla, Paşa’nın sömürgecilik eleştirisi, Batı medeniyetine ve bu medeniyeti oluşturan değerler sistemine “tepkisel bir karşı çıkış” ya da “serzeniş” olmak yerine, bu medeniyetin ve değerler sisteminin temellerini eleştirel olarak anlamaya dönük ciddi bir çabanın ürünüdür. Bununla birlikte, Paşa’nın ortaya koyduğu bu bilgilerin temel amacının bu kavram, değer ve ilkelerin Batı medeniyetindeki anlamını ortaya koymaktan çok İslam medeniyetinde yol açtığı/açacağı zararlı etkileri ortadan kaldırmak olduğu söylenebilir. Öyle ki, Paşa’nın Kanun-i Esasiye’ye bakışında ve Batı tipi demokrasi eleştirisinde, Batıda demokrasinin ne demek olduğunu ortaya koymaktan çok, Batı tipi demokrasinin İslam medeniyetinde bir karşılığının olmadığını; bu tür bir demokrasinin İslam milletinin birlik ve beraberliğine zarar verdiğini gösterme çabası esastır. Batı tipi demokrasiye geçiş denemelerini Paşa, “sömürge aydınlarının bozuk zihniyeti”ne bağlar ve sömürülenlerin sömürgecileri taklit etmesini, son derece bayağı bir durum olarak değerlendirir. Bu yönüyle sömürgecilik eleştirisi, Paşa’nın düşüncesinde bu bayağılaşmayı aşma olanağı olarak ortaya çıkar. Zira, Paşa’ya (Tarihsiz:86) göre sömürgecilik, kendi amaçları doğrultusunda belirli birtakım “yabancı tesirler”, “ırki rekabet ve nefretler” ortaya çıkartır; toplumu oluşturan değişik unsurlar arasındaki “uyuşma ve dostluk hisleri”ni bozar. Oysa, İslam medeniyetinde tarih boyunca, milli rekabetler ya da ırki nefretlere yer olmamış; özgürlük ideali, tüm unsurlara eşit feyz vermiştir.

Ahmet Şeyhun "Said Halim Paşa"
Ahmet Şeyhun “Said Halim Paşa”

Öbür taraftan, Paşa’nın sömürgecilik eleştirisi, aynı zamanda da İslam milletine yönelik birtakım eleştirileri içinde barındırır. Çünkü İslam milleti, değişmez ahlaki ilkelere göre değil, Batı medeniyetinin dini temelden yoksun dünya görüşüne ve yaşam tarzına göre hareket etme sayıltısı içine girmiş; bu ise içine düştüğü buhranların çözümünü engellediği gibi, bu buhranların daha da güçlenmesine ve sömürgeciliğin İslam coğrafyası üzerinde yayılmasına yol açmıştır. Keza sömürgecilik, İslam milletine sunduğu ideallerle İslam milletinin dinden kopmasına yol açtığı gibi, yarattığı tehlikelerle istibdat rejimine de meşruiyet sağlamıştır. Dolayısıyla, Said Halim Paşa’nın sömürgecilik eleştirisi, yalnızca sömürgecilerin ürettiği bilgi ve kullandıkları kaba gücü değil, aynı zamanda İslam milletini ve özellikle de yönetici kadrolarının tutum ve yönelimlerini de hedef almaktadır. Bu yönüyle bu eleştiri, teorik olmaktan çok, pratik amaçlara yönelir; fakat, pratik çerçevede teorik temeli ihmal etmekten de sakınır. Said Halim Paşa (1991:250), İslam toplumlarının sömürgecilik karşısında zafiyet göstermelerini engelleyebilmeleri için sürekli bir azimle çalışmalarının, doğa araştırmalarına önem vermelerinin, Batıyı bilim ve teknik yönüyle yakından takip ederek bu alanlarda kendilerini geliştirmelerinin önemine dikkat çeker. Müslümanların bu araştırmalardan uzak kalmaları ve dünyayı “Skolastik düşünce”yle kavramaya çalışmaları, bilim ve teknikte geri kalmalarına yol açtığı gibi, sömürgeciliğin tuzaklarına karşı savunmasız hale gelmelerine de yol açmıştır.

Kudret Bülbül "Said Halim Paşa"
Kudret Bülbül “Said Halim Paşa”

İslam toplumlarının ekonomik ve siyasi mahkumiyetlerini kendi elleriyle hazırladıklarına inanan Paşa böylelikle, bilim ve teknik alanlarında kaydedilecek ilerlemelerin sömürgecilik bağlamında ekonomik ve siyasi sonuçlarına dikkat çeker. Batıdan alınması gereken bilginin yalnızca bilim ve teknikle sınırlı kalması gerektiği konusundaki ikazı da yine garbiyatçı bir nitelik arz etmekte; bilim ve teknikte ortaya konulan bilgilerin dışında Batının ürettiği her bilginin Batı dışı toplumlara zarar vereceği söylemi (1991:255), Paşa’nın düşüncesinde garbiyatçı bir söylem olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim sömürgecilik, İslam milletinin bilim ve teknikte geri kalması ve metafizik alanındaki tartışmalara bağlı olarak ayrışması sonucu İslam medeniyetini yok etme noktasına gelmiştir ve bu durum karşısında Paşa, ortaya koyduğu garbiyatçı bilgiyle garbiyatçı hedeflerin gerçeklik kazanması mücadelesini bütünleştirir. Bu bağlamda, İslam toplumlarında sürmekte olan “felsefi münazaralar”la vakit geçirilmesini yadırgar, metafizik alanındaki bitimsiz tartışmaların İslam milletine hiçbir faydasının olmadığının altını çizer ve Müslümanlar arasındaki kısır çekişmelerin İslam toplumlarına ne gibi zararlarının olduğunu göstermeye çalışır.

Kaynaklar

  • Bülbül, K. (2006). Bir Devlet Adamı ve Siyasal Düşünür Olarak Said Halim Paşa. (Birinci Baskı). Ankara: Kadim Yayınları.
  • Said Halim Paşa. (Tarihsiz). Buhranlarımız. (Haz. M. E. Düzdağ). Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul: Tercüman.
  • Said Halim Paşa. (1991). Buhranlarımız ve Son Eserleri. (Haz. M. E. Düzdağ). İstanbul: İz Yayıncılık.
  • Şeyhun, A. (2010). Said Halim Paşa Osmanlı Devlet Adamı ve İslamcı Düşünür (1865-1921). (Çev. D. Göçer). İstanbul: Everest Yayınları.
PAYLAŞ
Önceki İçerikEyvah! Mahmut Hoca
Sonraki İçerikAh’lar Ağacında Kuşlar
Alkım Saygın
Alkım Saygın, 1982’de Trabzon’da doğdu. 2005 yılında Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü birincilikle bitirdi. 2010 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı’nda “Kant ve Levinas Etiğinde Özgürlük Kavramı Üzerine” isimli teziyle yüksek lisansını tamamladı. 2015 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı’nda “20. Yüzyıl Türk Düşüncesinde Garbiyatçılık (Oksidentalizm) Üzerine Bir İnceleme” isimli doktora çalışmasını bitirdi. Bekâr ve iyi derecede İngilizce bilen Alkım Saygın, meslek hayatını çeşitli yayınevi ve dergilerde yazarlık, editörlük, çevirmenlik, yayın koordinatörlüğü, yayın danışmanlığı ve genel yayın yönetmenliği yaparak sürdürmektedir.