Sahibine Ulaşmayacak Mektuplar / MADAM DESPİNA

0
340
Madam Despina
Madam Despina

“DOLAŞIRDI HER AKŞAM OLANCA YALNIZLIĞIYLA MASALARIN ARASINDA, KURTULUŞLU MADAM DESPİNA…”

“GARSON MASA İYİ, MANZARAYI DEĞİŞTİR. SIRASI MI MEHTABIN, YILDIZ YAĞMURUNUN?”

Belleğimiz ne tuhaf madam, neyi ve kimi ne zaman hatırlayacağımızı hiç bilemiyoruz. Dün çok sevdiğim iki dostla öğle yemeğinde iken ve sözün ucu ciğer tavaya uzanmışken, sizin mekan geldi aklıma elbette. “Yediğim en güzel yaprak ciğer, Kurtuluş’taki Despina’nın yerindeydi” dedim onlara. Sonra yıllar öncesine uzanarak uzun yıllar ötesinden hatırınızı sordum adeta…

80’li yılların sonuna doğruydu, yeni yıla ramak kalmıştı ve biz birlikteliğimizin başlangıcındaydık. Kurtuluş son duraktaki mekanınıza varamadan ansızın bastıran sağanak, iyice ıslatmıştı ikimizi de . İçeri girdik ve salonun ortasında kurulmuş, harıl harıl yanan sobanın başına geçtik kurumak için. Garsonlardan biri, elimize birer beyaz havlu tutuşturdu, biz oracıkta ısınıp buharlaştık.

Eski, tek katlı bir binadaydı yeriniz. Büyük bir salon ve yanlış hatırlamıyorsam, iki odadan oluşuyordu. Bahçe de vardı  ama nedense, hep kış aylarına rastladı arası uzun ziyaretlerimiz. Hiç bahçede oturmak kısmet olmadı. Sizi, önü pul ve boncuklarla işlenmiş triko bluzlarınızla , omuzlarınıza değen, ölgün sarı renge boyalı saçlarınızla hatırlıyorum. Yüzünüz gülüyordu genellikle ama yalnız gibiydiniz sanki. Nitekim, orayı uzun yıllar boyunca bir başınıza çekip çevirdiğinizi öğrenecektim aradan epey zaman geçtikten sonra. Sezen Aksu, bugüne dek duymadığım bir şarkısında sizin mekanı anlatmış:  “Masalardaki kirli beyaz muşambalar…”. Sahiden de öyleydi masalardaki muşambalar, kirli beyaz renkli ve sanki kuruluşundan beri oradalarmış gibi eskiydiler. Yok, Sezen Aksu hayranı değilim ben. “Yaşanmamış yıllar” ve “Serseri Mayınlar “filminin finalindeki “kutlama “şarkısı kadar sevdim ben onu.

Mekanınız sahiciydi. Oysa meyhanelerin çoğu düş satar, düş kiralar. Kiminin düşleri hep yüreğindedir, kimilerininki de oracıkta bir şarkıyla tetiklenerek kendini gösterir, içmek bahanedir. Bana kalırsa, meyhaneye gidip içmek şart değildir. Bazen cızırdayan taş plakların bandı döner durur, meyhanede olmanın hakkını kadehlerce içerek verebildiğini sananların çoğu, hangi şarkının hangi sözlerle havada asılı kaldığını umursamaz bile. Ama masadaki güzel zeytinyağlılara asıl eşlikçi, birlikte olduklarımızın yanı sıra, insanın kendi yüreği ve anılarıdır ve bir kadeh şarap ya da su katılmamış bir başka kadehteki içki ile çok ta ilgisi yoktur. En azından benim için öyle. Aksine, orada olmanın tetiklediği pek çok imge birbirine eklenir bazen ve içmeden hatırlamaktan yana mutlu olur insan. Önündeki güzelim meze, kadehin eşliği olmadan da damağa şenlik oluverir. Kulağa ilişen bir şarkıya bambaşka sözler yazmak isteyebilir insan. Ve yazar da. Masadakilerle paylaşmadan, bu kez başka sözlerle ve yepyeni bir anlamda yürekte dinler o şarkıyı. Şarkıların bir ömrü yoktur madam. Ve belli sahipleri de. Kim, hangi anda dinleyip severse, dinlemekten usanana dek onundur.

Aradan uzun zaman geçti madam. Geçtiğimiz yıllarda bir gazetede okudum mekanı devrettiğinizi.
Yeni işletmeciler vefalı çıkmış neyse ki , orada ağırlamışlar sizi gidene dek.Ve gittiğinizde onlar uğurlamış sizi sonsuzluğa, ne güzel.

Dostlarıma sizi anlattıktan, onlar da masal gibi öykünüzü dinledikten birkaç saat sonra ,eve dönüş yolunda sevdiğimin paylaşımını gördüm sosyal medyada. Sizi anlatan bir yazı. Onca zaman sonra, öğle yemeğinde sizi andığımdan habersizken paylaşmış o yazıyı. Onun da yüreğine düşmüşsünüz demek ki. Yazıdan; işinize ömrünüzü adadığınızı , hatta çocuğunuzmuş gibi titizlendiğinizi anladım  ben. Mekanın salaş halinin korunmasını vasiyet etmişsiniz, öyle de olmuş. Rezerve edilen masalara boş şarap şişesi konuyormuş hala, bu da çok güzel.
Günümüzde tercihler, işletmecilerinin ve mekanın çok bilinirliğine göre önemseniyor madam Despina. Medyada ne kadar çok parlatılırlarsa o kadar talep görüyorlar. Tuz da koktu bu aralar madam, hatta çok fena koktu. Öyle bir savruluyor ki insanlar, neyi hangi duygularla yediğini önemsemeden, parlatılmış mekanların kapısında bekleyenlerin yanı sıra, akşam eve ekmek götürmenin derdi ile çökmüş yılgın insanlar var. Sizin mekanın ruhunu sevmiştik biz. Öyle kendi halinde, şarkıların gelip yanı başımıza konduğu, muşamba örtülü masamızdaki güzel mezelere eşlik ettiği, hatırlamayı unutmaya yeğlediğimiz Despina’nın Yeri’ni çok sevmiştik.Değişmemiş mekanınız, buna çok sevindim. Bozularak akan, insanların çoğunun belleğini unutuluşa terk ettiği şu dünyada, değişmeyen ve ateş böceği gibi kendiliğinden ışıldayan bir yerlerin hala var olduğunu öğrenmek ne güzel bir umudun tazelenme halidir, bir bilseniz…

Huzur içinde uyuyun Madam Despina. Işıklar içinde uyuyun…

PAYLAŞ
Önceki İçerikTOPKAPI SARAYI MÜZESİ KARAGÖZ SERGİSİ’NE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR
Sonraki İçerikDeğerli Modacımız Özlem Süer’le Modada Dev Adımlar…
Öznur Kanarya
İstanbul’da doğdu, fakat çocukluk ve ilk gençlik yılları Anadolu’nun güzel şehirlerinde geçti. En çok İzmit’i sevdi. Nitekim İzmit Lisesi mezunu olmakla övünür. İzmit’ten sonra sevdiği ikinci şehir Ankara’da, Mekteb-i Mülkiye’de okudu. Emekli Bankacıdır, hala benzer bir konuda çalışmaktadır. Bugüne değin okumayı, yazmayı, müziği hep çok sevdi. Gündelik yaşamın sıradan mutsuzluklarından bunaldıkça, sahibine ulaşmayacak ve ulaşabilecek mektupların yanı sıra, günü güzelleştiren büyük ve küçük şeyleri yazar amatörce. İstanbul’da yaşıyor ama bu şehre çocukluğundaki gibi aşkla bağlı değil. Bu nedenle, yakın bir gelecekte sevdiceği ile birlikte Ege’de, tercihan Datça’da yaşamayı düşlüyor.