Sürrealizme göre eserde kişinin sevapları kadar günahlarını yansıtması gerekir. Akıma aşık olma nedenimin başında bu yargı geliyor zaten. Bu yüzden duygularımı aktarma biçimim olan bu akımla başladım makalelerime.
Akımın iyi kadar kötüyü de ele alıyor alması gerçekten insanı büyülüyor. İnsanların sürrealizmi gerçekleşmeyecek olan olgular olarak sınıflandırması yanılgısı var bir de. Başlığı ve konuyu seçmemde ki diğer etkenlerden bir tanesi de bu olsa gerek. Breton’un harika bir tanımı var bu konu hakkında: “Gerçeküstücülük, gerçek dışı olguları değil aksine gerçeğin insan üzerindeki iz düşümünü aktarır.” Bu cümleden de yola çıkılacağı gibi aslında sürrealizm tamamen gerçekle bağlantılıdır. Hatta biraz daha ince düşünürsek sürrealizm bir devrimdir. Belki biraz da laiklik… Zaten sürrealistler yaşam üzerindeki monoton olguları biraz hayal güçleri biraz da fırçalarıyla dışlarlar.
Akım adına oluşturulmuş eserleri inceleyip yapılış amacıyla bağlantılar kurmak isteyenlere küçük bir uyarı vereyim, ciddi bir sonuç elde etmek istiyorsanız incelemeyi bırakın. Bir tabloyu yorumlamak yerine onu hissetmeyi deneyin. Hatta yapabiliyorsanız fırça darbelerine odaklanın. O boş tuvalin bir fırça darbesinden binlerce fırça darbesine dönüşünü hayal edin. Eh tabi birde yapılış dönemi, sevgili ressamımızın ne kadar deli olduğu, diğer eserlerinden kalıntılar olup olmadığı hakkında belirli başlıklar elde ettikten sonra o fırça darbesini hangi somutsal veya soyutsallığa attığı konusunda ufak bir fikriniz olabilir. Ya da evet, gerçekten mükemmel bir dahiymiş diyerek de üşengeçliğinizi sürrealist bir algıya dönüştürebilirsiniz.
Akımın resim açısından önde geleni tartışmasız Salvador Dali diyebiliriz. Benim listemde yer alan diğer sürrealistler ise P. J. Jouve, Pierre Reverdy, Robert Desnos, Louis Aragon, Paul Eluard, Antonin Arnaud, Raymond Queneau, Philippe Soupault, Arthur Cravan, Rene Char.
Saydığım ressamların eserlerini inceleyerek akım hakkındaki dağarcığınızı biraz daha genişletebilirsiniz.
Bir sonraki makalede görüşmek dileğiyle…
Resimle kalın.
Harika bir yazı olmuş.Ben de bir şeyler eklemek isterim; Sürrealistler Freud’un Psikanaliz yönteminden yola çıkar.Freud’a göre insan hayatında tayin edici unsur,libido veya sex dürtüsüdür.Sanat ise bir nevrozdur.Bir takım yasaklar sebebiyle bastırılmış duygular ,ego tarafından sanata dönüştürülmekte,böylece sanatkar kendini tatmin etmiş olmaktadır.Yani sanat bilinçaltı duygu ve ihtirasların sembolüdür.Sadece akıl,mantık,dış dünya insanın tek yönlü eksik bir varlık olarak betimler.Bu durumda maskelidir adeta insan.Bu yolla da insan kendi gerçekliğini bulamaz,kaybolur,kendine yabancılaşır adeta.Dolayısıyla kendi gerçekliğine ulaşması için dış dünya bombardımanı altında ezilen,dolan bilinçaltını boşaltması gerekir.Bu da rüyalarla olur Sürrealizmde.Eğer Sürrealizmin çıkış dönemine bakarsak (1.Dünya savaşı sonrasıteknoloji karşısında manevi yönden yozlaşma yaşar insan bu dönemde) daha iyi anlarız.
Sevgiler-saygılar
Orhan veli Kanık’ın da bazı şiirleri Sürrealistmiş.
Kendi bilgilerin ile yazımı daha harika yaptığın için çok teşekkür ederim. Sevgiler, saygılar.