bir ormandayım yürüyorum kaçıyorum uzaklara uzaklara uzaklara
bir arkamda
bir bulutsu umutsuzluğun son durağında
mantıksız duvarın ışığında
sen varsın uzakta
ben hiçbir zaman olamadım zaten yanında
bir küçük elma
yiyen bir prenses
bayılır düşer karanlığa
başı düşer
ayılır bir bir karanlığa
sen varsın uzağımda
güzel çocuk
günler geçer
saatler biter
bitmez ömrümün solan ateşi
suyun içinde saklıdır
saçlarımın dökülen telleri
dünyamsın ay
dünyamsın ateş
köklerden açan çiçek
bağ arıları içinde bir çiçek
bensiz bir dünyan var dünya
bensiz bir duvarın içine hapsolmuş bir hayat
güneşin hep açtığı kalplerdeki serinlik
parmaklarımın arasından akan kum taneleridir hayat
ben bir halhalın nazar boncuğuyum aslında
gözlerinden sakınamam
bir yel değirmenidir hayat
yakalayamazdın zaten
bir masal diyarından damlayan göl molekülleri
kör bir insandan gelen aydınlık hayaller
bir duman oldu gitti
dokunduğum altın olsaydı bile
dokunamazdım sana
bulamazsın beni
şişenin içinde tıkalı bir mantardır
bizi uzaklaştıran yollar
gelemem sana dünyama
ana karaya uzak bir mesafedeyim
unutulmaz diyarlardan gelen bir nağme
uzaklardan gelen bir esinti gibidir
kar tanesinde saklı hatıran
bir masal evrenidir sözlerim
benim çocuksu hayallerim
bir pamuk şekeri
bir de sen
ey dünyam
güzel misafirim ol
dünyamdan beni ayırma