Felsefeye biraz olsun ilgi duyanlar Platon’u ve onun neredeyse hepimize ‘aaa benim aklıma gelmişti aslında’dedirten ‘idealar alemi’ ütopyasını bilir. Kısaca özetleyecek olursak; bir idealar alemi var ve bu alem de her şey çok üstün ve kusursuz, bu kusursuzluğun yansıması ise, hayatı, yani bizleri oluşturuyor. Hatta bu ütopyasını mağarada yaşayan ve sadece gölgelerini gören ve bu gölgeleri doğrultusunda yaşayan insanlar ile sabitler. Yani Platon’a göre bizler mutlak ve kusursuz bir gerçekliğin, gerçek olmayan birer yansımasıyız.
Ne kadar tanıdık değil mi? Şu son yıllara baktığımızda her geçen gün gerçeklikten uzaklaşıp o içine daldığımız internet alemine ne kadar benziyor değil mi? Tabi, ciddi bir farkla; Platon’un ‘idealar alemi’ ütopyasında, gerçeklik mükemmel ve kusursuzdur, yansıma ise gerçek olmayan ve bir çok açıdan noksandır. Bir çoğumuzu esir alan internet aleminde ise tam tersi bir durum söz konusudur. Yansımalarımız gerçekten çok üstündür bu alemde, çünkü bir açıdan da bu, hayaller aleminden gelen bir yansımadır.
Bu ortamda herkes mükemmeldir, hamal yoktur, temizlikçi yoktur, bulaşıkçı yoktur, satıcı yoktur, garson yoktur, bekçi yoktur, haa varsa bile geçici olarak icra ediyordur bu mesleği, ödenmemiş faturalardan bahsedilmez bu ortamda veya kırılan musluğu tamir etmek gerektiğinden, hastalıklardan konu açılmaz. Borçlu değildir kimse, arabası muhakkak vardır herkesin ama tamirdedir veya amcasının oğlundadır. Retrica ve diğer benzeri programlar sayesinde herkes güzeldir, herkes yakışıklıdır, yüzde pürüz yoktur, burun ışıktan görünmeyecek kadar küçüktür. Kahvesiz kitap, kitapsız kahve yoktur ve bu ikisinin olmadığı Instagram yoktur. Kısacası herkes olabilirsin bu alemde, her şey olabilirsin, istersen entelektüel, istersen hakim, istersen cool olabilirsin, kendin dışında her şey olabilirsin, kendin olamazsın ama, çünkü seni komplike bir şekilde sen yapan bir sürü unsurlardan oluşursun, ki internet aleminde bunlar olabilmek, bunları yapabilmek, imkansızdır, bağıramazsın örneğin, cimrilik yapamazsın, gözlerin yaşaramaz, ağzını şapırdatamazsın, anahtarın ile kulaklarını karıştıramazsın, sesin bile yoktur. Yani bu alem hayal alemidir aslında, gerçekliğimizden ayrılıp hayal süzgecinden geçen bir yansıma.
Yeni dünyada bu yalan alem artık bir çok ilişkinin temelini oluşturuyor, dostluklar, aşklar, işler, evlilikler bu gerçek olmayan alemde hayat buluyor ve gerçekliğe taşındığı zaman can çekişmeye başlıyor, çünkü gerçeklik kusurlar ile, hatalar ile acılar ile dolu, yalan alem ise gerçek hayatın parçaları olan bu sorunlar ile karşılaştığı zaman, sınıfta kalıyor, yani avatar filmindeki gibi mutlu sonuçlar her zaman yaşanamayabiliyor.
Platon binlerce yıl sonra, işleyişte farklı fakat temelde aynı olan ütopyasının gerçekleşeceğini bilse ve insanları yalan üreten birer robota çevirdiğini görse ne düşünürdü acaba?