Yaşamak, meğer ne uzun bir cümle imiş. Evet, “Cümle” diyorum. Kendi başına anlamlı kelimeler dizisi. Olumludur, olumsuzdur bazen de gizlidir öznesi. Duygumuzdur, düşüncemizdir, geçmişimizin gölgesi, dileklerimizin ulu ve köklü ağacı, yaşadığımız anın heyecanı ve daha nicesi. Yaptıklarımızdır veya yapmak isteyip de yapamadıklarımızdır aslında. Yaşamak, bazen bir cümleden daha fazlasıdır. Bir cümle gibi durmaz esasında saklar kendini. Biz katarız ona biraz kendimizden. Fani hayatımızın derin izleri ile süsleriz. Yaşadım, yaşıyorum, yaşayacağım, yaşasa… Tek kelime ile binlerce hikâye, insan, eşya, sayısız hatıra vesaire. Belleğimizde iz bırakmış her şey benliğimizle yeniden birleşir. Geçmişimiz ve geleceğimiz cümle cümle birikir varlığımızın özünde.
Bizler bu dünyanın bedenleşmiş cümleleriyiz vesselam. İşte bu yüzdendir ki harf harf işleriz umudumuzun her satırını. Hasbelkader ömrümüzün kanat çırpışlarını bırakırız maviliklere. Eksik olan ne varsa birden rengârenk oluverir. Gökkuşağı misali her yağmur sonrasında yeniden belirir karışırız toprağın esmer kokusuna. Güneşle filizlenen hayallerimizin kökleri günden güne güçlenerek uzanır gökyüzünün en mahrem ücralarına doğru. Ciğerlerimize çektiğimiz hava her nefeste yeniden can bulur damarlarımızda. Kısadır soluklarımız ama sakın aldanmayın, uzundur aslında yaşamak. Sonsuzluğa gömülüdür, en derinde saklıdır. Çıkarılıp işlenmeyi bekler elmas misali. Ve çok uzaklarda değil içimizde saklıdır hazinemiz. Kelime kelime okunmayı bekler tenhamızda.
Şimdi alın elinize bir ayna ve bakın kendinize saatlerce. Zamana meydan okurcasına, sanki bir mekândan soyutlanırcasına izleyin kendinizi. Görün içinizdeki kalabalıkları. Beyninizde dolaşan kelimeleri hissedin. Eksik olan ne varsa siz bulun, siz tamamlayın, siz onarın kendinizi. Evet, siz birer cümlesiniz. Ve şimdi hayata dair en uzun cümlenizi kurma vakti. Şimdi yaşamak vakti.
Yaşamak, meğer ne umutlu bir eylem imiş…