Bazen sesli düşünürken bulurum kendimi. Denizin- göğün mavisi, ağacın yeşili, akşamın kızıllığı getirir kaçan keyfi. Dünya dert arasında, dünya dertleri arafında kaybolmak üzereyken kulağınıza gelen bir ezgi, zihin açan bir çift söz yeniden “toparlan” diye emreder… Yıkanacak çamaşır, yapılacak ütü, ocaktaki yemek, masada bekleyen işler bir anlığına hafifler. Toparlanırsın, daha da bir umutlanarak.
Akşam haberlerine baktıkça için kararsa da, gelecek hiç gelmeyecek dedirtse de kapağını kaldırdığın bir kitap sana yeni bir dünya sunar bazen… Sığındığın bir liman oluverir bir bakmışsın kütüphaneler… Kendi dünyanı kendin yaratırsın sonra, gerçeğe uyar uymaz o başka… Cesaretin olur hiç olmazsa, başka türlüsünü de düşünebilme cesaretin.
Bazen de hayatın film olmuştur, senaryosuna hiçbir katkıda bulunmadığın ya da bulunamadığın… O vakit atarsın kendini sokaklara, tek başına, başka hayatlara ait bir film izlemek istersin mesela… Biraz daha sen olarak kalkarsın o koltuktan…
Kimi zaman da bir şiirde yakalayabilirsin aşkı, sevgiyi, dostluğu, barışı, zaferi ve umudu! Bir taraftan “Beni bu güzel havalar mahvetti”[i] dersin bir taraftan “gülümsüyorum”u[ii] eksik etmezsin… Zira mümkün değildir, başka türlü, ağır gelen yükleri hafifletemezsin.
“Yavaş yavaş ölenler”den[iii] olmamak için sığınmalı sanata! Onu yüceltmeli! Her notada, her sözde biraz daha insanlaşmak kolay iş değildir elbet… Yine de yılmamalı, vazgeçmemeli! Umudu yeşertip çoğaltmalı, paylaşmalı insan.
Sanat’ın bir diğer adı da umut olmalı biraz. Hayatı anlamlandırmak daha da kolaylaşır onunla. “Ciğercinin kedisi”yle “sokak kedisi”nin aynı olmadığı bir devrin hakimiyetinde sanatla nefes alabiliriz ancak.
Elbet sanata dahil olabilmek ya da onu hayatımıza dahil etmenin maliyeti, sanat emekçilerinin hali konuları da gerçekliğin diğer yüzü. Yine de hayatım şenleniyorsa sanat sayesinde, sanat yüzünden derim ben.
[i] Orhan Veli Kanık, “Beni Bu Güzel Havalar Mahvetti”
[ii] Orhan Veli Kanık, “Gülümsüyorum”
[iii] Pablo Neruda, “Yavaş Yavaş Ölürler”