Jerome David Salinger’in Çavdar Tarlasında Çocuklar adlı eserine okumamış olsak dahi kitap raflarında görmekten aşinayız. Eserde 17 yaşındaki Holden isimli baş kahramanın üç günü ele alınır. Çağımızdaki genç neslin yalnızlık, umutsuzluk ve asilik gibi başlıca yönelimleri 1950’lerde yazarın kaleminden aktarılır. Oldukça yalın ve kısa bir roman olsa da dönem eleştirisi sağlamdır.
Holden olgun insanların dünyasına çok uzaktır. Onları sahtekar ve zayıf karakterli olarak değerlendirdiği için büyümek istemez. Bir şey anlatırsın dinlemezler, özgürce yaşamak istersin izin vermezler, kendi doğruların onların yanlışı olur. Onların dünyasında hiç iyilik yok. Neden? Büyük insanlar neden Holden’ı anlamaz? Bir bölümde arkadaşı Holden’a gelecekte ne olacağını sorduğunda ‘ Çavdar tarlasında çocukları uçurumdan düşmemeleri için yakalamak istiyorum.’ yanıtını verir. Uçurum; çocukların masumiyetini ele geçiren büyüklerin tuzağının temsilidir.
Kendisinden yaşça büyük kişilere, ebeveynlerine karşı bu çatışma ve yabancılığıyla aslında dikkatimizi çeken birkaç ayrıntı var. Holden kısa süre önce kız kardeşini kaybetmiştir. Kardeşi Allie onun hayatında var olan tek masumiyet, tek güzel şeydir. Ondan kalan eldivenleri saklar. Onu lunaparka götürdüğü zamanlardan, ona olan özleminden bahseder. Ölümünün asıl travmatik yanını romanda sürekli bahsedilen ve aynı zamanda leitmotiv örneği sayılan ördeklerde görürüz. Central Park’ta bulunan göldeki ördekler anti-kahramanımız Holden’ın kafasında soru işareti oluşturur. Kışın bu ördekler nereye gider sahiden? Yazın hep oradalar ama kışın? Onları topluyorlar mı? Yoksa buz tutmuş gölün içinde mi duruyorlardı? Hayır. Onlar evrenin mükemmel bir sırrı. Onlar yok olan şeylerin geçip gittiğini gösterir. Oradaki onlarca, belki yüzlerce ördekten biri Allie’ymiş gibi düşünülünce aslında Holden için daha kolay aşılabilir. Allie’nin yokluğuna alışmaya başlamasıdır o ördeklerin nereye gittiği sorusu. Onlar Allie’nin ölümünün yaşattığı korkudur. Allie şuanda ulaşamadığımız bir yerde ve tıpkı ördekler gibi onu bulamıyoruz. Romanın sonuna kadar hiçkimse de bu sorunun yanıtını veremez ona. Çünkü insanlar sahtekardır, insanlar onları yanıtlama çabası bile göstermez. Çünkü biz onların kaybettiği o güzel duygulara sahibiz. Biz baharız, onlar kış. Bu noktada gölün de metafor olduğu söylenir. Buz tutmuş hali olgunluğu, buz tutmamış hali çocukluğu yansıtır denir. Ne kadar güçlü bir metafor. İnsan olgunlaştığı zaman masumiyetini kaybeder sahiden, hatta kalbi buz bile tutar. Ne olurdu hep bahar olsaydı, ördekler hep orada ve her insan bir çocuk kadar masum olabilseydi. İşte maalesef hep bahar olması kadar güç bir ihtimal…
Mükemmel! ☺️ Kitabı ben de okumuştum benim de ilgimi çeken bir konuydu yalnız değilmişim 🤗
Sadece yüzmek için oradalar yoksa balıklar gibi gidecek yerleri olmazdı.Nereye gittiklerine gelince muhtemelen daha güneye giderlerdi ben olsam öyle yapardım.Çünkü daha sıcak olurdu diye düşünüyorum.Hem böylece yeni ördeklerle tanışıp arkadaş olabilirdim belkide sinemaya gideriz ne dersin?