Yıl 2010…Anahtarı çevirip içeri girdim. Ceketimi vestiyere asıp, salona geçtim. Ne yorucu bir gündü. Biraz kendimi dinledim, birden bomboş geldi ev. Tabi ki benim ikizler henüz gelmemişti. Gelir gelmez ilk yaptığım şey, elimi yüzümü yıkar, üzerimi değiştirir, doğru çay yapmaya. Ocağa çayı koyup salona döndüm. Bu rahat durum beni rahatsız etmeye başladı. “Açmayacağım” dedim televizyona bakarak. “senin yüzünden verimli bir zaman geçiremiyorum a-ç-m-a-y-a-c-a-ğ-ı-m. Bir kaç kez kaçamak bakıştık, bir kaç kere gözlerimizi kaçırdıysak da dudağını kıvırıp, acı acı bakmasına dayanamadım. “tamam ya tamam” dedim. Akşamları ele geçiremediğim kumandayı kaptım. Bir o kanala bir bu kanala zaplarken, bir yemek programında kaldı görüntü.
Biraz sonra iğnelemeler başlar dedim. Biri dikkatimi çekti. Öyle zarifti ki siyahlar içinde sahne ışığı diye tabir edilir ya bu adam ışıklar saçıyordu. Elleri; o zarif çizgiler, bakımlı, manikürlü. Allah Allah dedim; bir erkekte böyle bakımlı tırnaklar, French manikürün karizmatik görünüşüyle tezat oluşturduğu düşünülse de öyle değildi. Aksine bu güzellik her şeyiyle bir bütün oluşturmaktaydı. Büyülenmiş gibi ekrana bakıyordum. Elleri, uzun ince sanatçı parmakları; herkesin duyamayacağı, gaipten gelen bir enstrümanın ezgilerini yönetir gibi boşlukta hareket ettikçe girdiğim transtan kapı sesiyle kendime geldim. Çocuklar gelmişti. İzlediğim kanala bakıp Ece “a Yemekteyiz mi izliyorsun” dedi gülerek. “Kim; sen tanıyor musun” dedim. Siyahlı Adam’ı işaret ederek. Kızım “ e nasıl modacısın sen, Muammer Ketenci’yi tanımıyor musun. Erovizyon’da Hadise’nin, Beyonce’nin kıyafetini yapmıştı.” dedi. “Vaay” dedim. O sırada gençler tabi ki medyatik dünya ile daha ilgili, öğrenmenin yaşı yok diye düşündüm.
O sırada bir okulda Moda tasarımı dersi kulüp çalışması öğretmeni olarak çalışıyorum. Yani girdiğim derslerden biri de bu. Kendi kendime “ ben Muammer Beyi okuluma defile için davet etsem nasıl olur, gelir mi acaba” diye düşünürken Ece “ oooley” deyince sesli düşündüğümü anladım. Evet bu düşüncemi yarından itibaren harekete geçirmeliydim. İç sesim negatif bir edayla “ Gelmeeeez” dedi. “ Böyle yoğun çalışan kişilerin programı doludur.” Pozitif tavırlı iç sesim ikna edersiin sen yaparsın baksana ne kadar da mütevazi” diyordu.
Görev yaptığım okul beni o ay “Ayın Öğretmeni” seçmişti. Bende ödüllendirilince motive olan biriyim. Bir rapor hazırlayıp gerekli görüşmeleri yaptım. Sene sonu defilesinde Sn. Ketenci okula davet edilecekti. Araç, kokteyl gibi tüm lojistik unsurlar karşılanacaktı. Havalara uçtum sevinçten de… Kendi kendime mi gelin güvey olmuştum. İlerleyen günlerde Halkla İlişkiler bölümünden haber geldi. KABUL ETMİŞ. Sanatçılar duygularını yoğun yaşar. Bıraksalar ben de okulun içinde “ oooooleeey” diye bağırabilirdim. Çok sevinmiştim ayaklarım yere basmıyordu. Ama henüz zaferimin bir kısmı gerçekleşmiş, büyük kısmı beni bekliyordu. Öğrencilerimi iyi hazırlamalıydım.
Veeee beklenen gün geldi. Sevgili Ketenci okulumuza geliyordu. Tüm hazırlıklar tamamdı. Kendisini alması için araç da tahsis edildiyse de kendisi aracıyla geleceğini iletti.
Kalbim küt küt atıyor. Birazdan kendisiyle şahsen de tanışacağım. Bir yandan defilede neredeyse lisenin üç de ikisi görevliydi. Bir kısım öğrenci tasarımcı olarak, bir kısmı manken, bir kısmı da kulis de yardımcı olmak için projeye dahildi. Ve gerçekten de çook çalıştı hepsi de. Defile de çıkacak kıyafetlerin sırası ve bir hikayesi vardı. Metinleri ben yazmıştım. Sn. Ketenci’nin de ilgisini çekmiş olmalı ki; metinleri kim yazdı diye sormuştu defileyi izlerken.
Muammer Ketenci okula geldi denildi. Herkes yerini aldı. Ekranda göründüğünden daha ince ve uzun boylu idi. Hemen Yanına gidip kendimi tanıttım. Çok sıcak bir insan dediğim gibi ışıklar saçıyor. Yine favori rengi siyahı gümüş aksesuarla bütünlemişti. Kendisine bir grup öğrenci ve öğretmen ve idareci arkadaşlarımla önde ben olmak suretiyle konferans salonuna kadar refakat ettik. Şahane bir defile oldu. Muammer Bey, sahneye bir konuşma yapması için davet edildi. Dizinde sorun olduğu halde hiç belli etmedi sevgiyle ve aşkla işini yapanlardan biri olduğunu biliyorum.
Güzel bir organizasyon oldu. Çok değerli bir insanla Muammer Ketenci’yle şahsen tanıştım. Çok değerli bir Moda sanatçısını ağırladık. O günden beri her zaman benim için telefonun ucundaki o güzel sestir. İlk önce ellerine sonra karakterine, kişiliğine ve çalışkanlığına hayran olduğum insan… Yurt içinde ve dışında eğitimini tamamlamış, aynı zamanda çok başarılı bir İç Mimar, dolu dolu bir insan…
Yıl 2016… Soğuk bir kış günü. Sayın Ketenci’nin daveti üzerine Nişantaşı’da ki modaevine gidiyorum. Aklımda Sevgili GÜLSE BİRSEL’ in yazdığı o müthiş dizi Avrupa Yakası; Burhan’ın sözleri geliyor aklıma: “Bende Nişantaşı çocuğuyum.” Dışardaki soğuk hava “eneeeeeem” dedirtiyor. İnsanların aklındaki tek şey bir an önce gidecekleri yere ulaşmak.
Nihayet ulaştım burada hayat akıyor hem de hızla. Modaevini hemen buluyorum. Kapıyı Sevgili Ketenci’nin yakışıklı asistanı açıyor. Güzel bir karşılama ve çayım geliyor çok üşümüşüm. Dikkatimi kediler çekiyor. Çok tatlılar tam üç tane biri minicik gümüş sevmelere doyamıyorum. Çevreye göz atıyorum her yer göz alıcı kıyafet ve gelinlikler le süslü.
Birazdan kapı açılacak ve o karizmatik yakışıklı adam içeri girecek. Bereketli yurdumun toprakları gibi kıpır kıpır zarif elleri ile büyüleyecek beni. Kapıda göründüğünde yine siyahlara ve doğanın ona bahşettiği ışıkla bana doğru yürüdüğünde kaldım öyle. Biraz imaj değişikliği yapmış. “sen kilo mu aldın” dediği anda kendime geldim. “ama… fakat… diye gevelerken “ama gözler yerinde, saçlar yerinde” diyerek de gönlümü aldı. Gelip yanıma oturdu. Samimi bir sohbet gerçekleştirdik.
Sizinle uzun bir aradan sonra yine bir araya geldik. Geçen zaman zarfında sizinle irtibatımızı hiç kopartmadık. Sizin çok farklı yaptığınıza inanıyorum işinizi. Paylaşımcısınız, üretkensiniz. Sizi tanımaktan onur duyuyorum. Bunu iltifat etmek için söylemiyorum. Ben belki sizin hayatınıza dokunup geçen sıradan bir insanım ama siz benim için gerçekten hayatımda olan güzel bir anıdan ötesiniz.
İnan bana seninle her konuştuğumuzda, pozitif enerji alıyorum. Seninle konuşmak beni mutlu edip motivasyon sağlıyor. Ben bunları burada olduğun için söylemiyorum. Zaten öylesine konuşan bir insan olmadım hiç. Her zaman gerçek düşüncelerimdir söylediklerim.
Size hep “Hocam” diye hitap ederim. Çünkü bir çok modacının, üniversitelerde moda okuyan öğrencilerin sizden öğreneceği çok şey var. MK AKADEMİ Moda okulunu açarak da bunu perçinlediniz. Nasıl ilerliyor çalışmalar?
Her şey yolunda, Kayıtlarımız çok iyi gidiyor. Okulu daha iyi bir yere taşıyoruz şimdi. Eğitim verecek kişileri özenle seçtik. Her şeye çok özen gösteriyoruz. Biz burada öğrencilerimizi dört dörtlük yetiştiriyoruz. Karşılamaktan, tavra, modelistlikten stilistliğe yani tam bir modacı olarak yetiştirmek misyonumuz. Ben burada gelen konuklarıma yeri geliyor kahve de yapıyorum. “aa siz mi yapıyorsunuz” diye şaşırıyorlar. Neden olmasın o kahveyi en zarif şekilde ben ikram ederim. Her şeyi bir sunuş şekli vardır. Bir paketi öyle güzel sözlerle sunarsın ki karşındaki açmak ister.
Biraz evvel masanın üzerine bıraktığım ve “sizin için” diye parmağımla gösterdiğim çikolataya ilişti gözüm. Butik çikolatalar yapan bir yerde kendisi için özel yaptırsam da sunumu becerememiştim ama. Bu ince dokundurmanın sonucunda giderken bir kez daha sunum yapayım Sevgili MK’ ma layık şekilde diye düşündüm.
Hocam yok böyle bir okul değil mi? Yani bir Moda sanatçısının açtığı moda alanında eğitim veren bir okul.
Maalesef yok. Biz bu konuda ilkiz. Zaten genellikle birçok ilke imza attım. Örneğin benim formatımdır o moda programları ben orada olsam o Nurellalar (Nur YERLİTAŞ’ tan söz ediyor.) filan olmazdı. Ben yıllardır zaten öğrenci yetiştiriyorum. Üniversitelerden staj için gelirler, çoğu üniversite alt yapı bakımından çok eksik. Geliyorlar buraya makas ona bakar o makasa. Ama meslek liseleri öyle değil. Harika bir alt çapı üniversitede gibi eğitim onlarla hiç yorulmuyorum. Ve bizim okulumuzda her anlamda mükemmel düşünüldü. MK AKADEMİ bu bağlamda tam bir tamamlanmış eğitim sunuyor.
Muammer Ketenci bilindiği gibi Hadise’nin EUROVİZYON, Dünyaca ünlü star BEYONCE’ nin sahne kostümünü tasarlamıştır. Yani büyük başarılara imza atmış yurt içinde ve yurt dışında ödülleri Medeniyetler Defilesi… Neler hisseder insan böyle başarılıysa…
Peki, Muammer Ketenci birçok açıdan başarısını kanıtlamıştır. Gece başını yastığa koyduğunda ne düşünür.
Yatağıma uzandığımda o kıyafetin şurasına şu yapılacak. Bu kostüm böyle olacak diyerek öyle uyur giderim bu yıllardır böyle. Aklımda projelerle…
Konuşma sırasında tezimden de söz ettim. Konuşmanın başında tüm insanları sevdiğini Çerkez’miş, Kürt’müş Laz’mış ayırımı yapmadığını sadece iyiliğe değer verdiğinin altını çizmişti. Etnik gelinliklerden söz ettik.
“Ben olsam etnik gelinliklerin üzerindeki desenleri, işlemeleri, kordonetleri vs kullanır, bembeyaz bir gelinlik yapıp daha modern bir yapıya büründürürdüm.” Dedi
Bundan sonraki projelerini sordum, yurt içinde ve yurt dışında yapacağı defile ve organizasyonlardan söz etti. Bu konuşma uzaaar giderdi. Ama o kadar dolu bir yaşamı var ki “her şeyin yeri ayrı çalışmanın da lay lay lomunda” dediği gibi, zamanının büyük bölümünü çalışmaya ayırıyor. Derken gelinlik provasına gelen gelinler sırayla kapıdan girmeye başlayınca yaşamını adadığı işiyle kendisini baş başa bırakıp izin istedim, vedalaştık, ayrıldım… Sindirilla’ nın cam papucunu merdivenlerde bıraktığı gibi bende ruhumu orada bırakarak kapıdan çıktım. Dışarda hava soğuktu bedenim üşüse de kalbim sıcacıktı…
Kaynak: Yelpaze Dergisi –İstanbul Nisan 2017- Selda Önder