Bir insana bazen adından önce sorulur; “Nerelisin kardeş?” Bizim için nereli olduğumuz önemlidir. Toprağımız deriz, kültürümüz deriz, anılarımız deriz. Hatta bu sorudan sonra başlar bazı sohbetler, arkadaşlıklar… Bir insanın benliği doğduğu yerden başlar. O havayı soluyarak, toprağında yaşayarak, anılar biriktirerek…
Küçüklüğümden beri Ankara’ya her gidişimizde babam, babannemle veya akrabaları ile farklı konuşurdu. Anlamaz veremezdim. Hızlı, değişik bir dildi konuştuğu. Daha sonraları arapça olduğunu öğrenmem ile Mardin’liyim/Diyarbakır’lıyım demeye başladım. Yavaş yavaş öğrendim ve çok sevdim kültürünü, yaşayışlarını, yemeklerini – kıyafetlerini, özellikle hızmalarını: (Kabul etmediğim töreleri hariç)
Orada doğmadım ama orada doğan birisi büyüttü beni. Sembusek yerken kendinden geçen, halay başı olmazsa olmaz, yolculuklarda türkü dinleyen, her renk puşi evinde barından, Diyarbakır hikayeleri sıkılmadan zevkle anlatan bir baba ile büyüdüm. İnsanın toprağını yansıtması, Diyarbakır evlerinin damından atlamasını büyük bir zevkle anlatması güzel bir şey…Benim böyle anılarım yok mesela. Olsaydı ama yok..
O zaman geçmişi silmemek gerek. Gelinen toprağı unutmamak gerek. Üzüntülerle, kırgınlıklarla, sevinçlerle o geçmişi kabullenmek gerek. Hatta yapabilirsek geçmişte yaşanan küskünleri bir telefonla bitirmek gerek..
Selam olsun her şehre her kültüre her yaşanmışlıklara…