Baş rolde Mónika Balsai oynadığı “Liza the Fox Fairy” adlı çalışma Károly Ujj Mészáros’un ilk filmi olup 15. İstanbul Bağımsız Filmler Festivali (!f İstanbul)’nde gösterime girecek olan ve bence en dikkat çekici filmlerden.
Fantasporto ve Seattle gibi festivallerde önemli ödüllerle dönen yapıt, Macar yapımı. Bu fantastik filmden biraz bahsetmek gerekirse Liza’nın gerçek aşk arayışını uzak doğu efsanesi olan Gumiho ile harmanlanmış. Gumiho, Güney Kore ve Japon efsanesidir. Aslında çoğu uzak doğu film ve dizilerinde sıkça karşılaştığımız bir konu. Efsaneyi ele alacak olursak, Gumiho Mun-su ormanın da yalnız yaşayan bir kızdır. ‘Kumiho Kız Bedeninde Keşfedildi’ isimli Çin şiirinde de hikayesi anlatılmaktadır. Birçok kılığa bürünebilen Gumiho erkekleri baştan çıkarıp onları öldürdükten sonra ruhları ile beslenir. Ve bir gün gerçek aşkı ile karşılaşır ise bu lanet bozulur. Gumiho, özgür kalıp gerçek aşkı ile mutlu mesut yaşar.
Filmde bundan hareketle gerçek aşkı arayan Liza’nın hikayesine şahit oluyoruz. Liza’nın hasta bakıcılık yaptığı kadının ölmesi ile hikaye başlıyor. Liza, okuduğu Japon aşk romanından çok etkilenir ve kendisinde 30 yaşına geldiğinde kitapta ki karakter gibi aşkı bulacağını sanır. Fakat işler onun sandığından daha da zordur. Liza’nın gerçek aşk arayışına bir de Gumiho laneti eklenince başına gelmeyen kalmaz. Yakınlaştığı tüm erkeklerin ölmesi Liza’yı kısır bir döngü içerisinde bırakır. Aslında bu erkeklerin ölmesi kurgu içinde bir nevi ona kolaylık sağlamakta olup gerçek aşkı bulmasında yol gösterici olur.
Gerçek aşkı bulamanın o kadar kolay olmadığını anlatan film, fedakarlığa da değinmiş. Filmin sonuna gelindiğinde aşkı adına birçok zahmete göğüs geren polis memuru için, Liza’yı lanetinden kurtarmak zor olsa da aşkın yanına fedakârlığı da eklemesiyle lanetin zincirini kırmayı başarıyor.
Gösterildiği yerlerde ödülle dönen film ilginç konusuyla, rengârenk sunumuyla, izleyicileri içine çeken kurgusuyla izlenmeye değer.