Doğuya uzanıyor bu kumsal

Hepi topu bir avuç kum, bir avuç mürekkep balığı kemiği

Ve tam kıyısında kaçak bir çay denizin, bir adam boyu

Reçinesi akmış bir sandalın ortasında

Kürekleri kırık, yürekleri ağzında

Etrafımızda sarmaş dolaş  üsturup yoksunu bir  lodos

Altımızda son model bir okyanos

İçi boş şişelerle dolu bu çiyan sarısı

İçine insan acısı müebbet hapsolmuş şişelerle,

Ve soykaları ütülü,

Alabora olmuş bir dünya ve içi boş şırıngalarla dolu

Kabuğunu terk etmiş deniz minareleri ve aynı kaderin ortağı tekerlekli sandalyelerle,

Ve bir kumsal boyu uzanan günebakan çiçeklerinin arası,

Hız kesmeden üstlerine çağlayan,

Işık şelalelerine aldırmadan sevişen kuşlarla dolu

Üç yağmur, bir doluyu götüresiye dek sevişen erguvanlarla

Şimdi, biz tüm bunları bir kenara bırakıp

Ağır aksak uzaklaşsak  buralardan

Biliyorum,

Aralık sokakta soluklanacağız, her zamanki gibi

Ve kim bilir kaç Marmara akacak boğazımızdan

Bir dünya insan geçecek ve bir kaçı atlayacak üzerimizden

Mutlu olacak ölümümüz ve basit,

Biliyorum,

Bin ağaçlı iğde bahçelerinin

Tek tek tüm çiçeklerini koklamış bir astım hastası gibi, gülümseyerek,

Tükendikçe nefesimiz

Biliyorum,

Dar sokakların duvarında,

Asılı kalacak ismimiz