Doğuya uzanıyor bu kumsal
Hepi topu bir avuç kum, bir avuç mürekkep balığı kemiği
Ve tam kıyısında kaçak bir çay denizin, bir adam boyu
Reçinesi akmış bir sandalın ortasında
Kürekleri kırık, yürekleri ağzında
Etrafımızda sarmaş dolaş üsturup yoksunu bir lodos
Altımızda son model bir okyanos
İçi boş şişelerle dolu bu çiyan sarısı
İçine insan acısı müebbet hapsolmuş şişelerle,
Ve soykaları ütülü,
Alabora olmuş bir dünya ve içi boş şırıngalarla dolu
Kabuğunu terk etmiş deniz minareleri ve aynı kaderin ortağı tekerlekli sandalyelerle,
Ve bir kumsal boyu uzanan günebakan çiçeklerinin arası,
Hız kesmeden üstlerine çağlayan,
Işık şelalelerine aldırmadan sevişen kuşlarla dolu
Üç yağmur, bir doluyu götüresiye dek sevişen erguvanlarla
…
Şimdi, biz tüm bunları bir kenara bırakıp
Ağır aksak uzaklaşsak buralardan
Biliyorum,
Aralık sokakta soluklanacağız, her zamanki gibi
Ve kim bilir kaç Marmara akacak boğazımızdan
Bir dünya insan geçecek ve bir kaçı atlayacak üzerimizden
Mutlu olacak ölümümüz ve basit,
Biliyorum,
Bin ağaçlı iğde bahçelerinin
Tek tek tüm çiçeklerini koklamış bir astım hastası gibi, gülümseyerek,
Tükendikçe nefesimiz
Biliyorum,
Dar sokakların duvarında,
Asılı kalacak ismimiz