En son düğümle bağlayacak bir çocuğun ayakkabısını…
Yeşil gözlerinde bir gülümseme ve babasının düğümlemesi…
Babasının kucağında gezen bir kız çocuğunun hikayesi…
Sarı saçlarını tararken annesinin rujunu gizlice sürerdi.
Annesi patates kızartması yaparken balkonda sandalyenin üzerinde oynarken düştü.
Başından kanlar akarken ablası onu kurtardı.
Hastaneye götürülürken ağlıyordu.
Ablası da öyle.
Hastanede dikişler atıldı.
Gözlerinden yaşlar dinmedi.
Bir hayvanat bahçesinde yaz günü….
Yılanlardan korkarken ablasına sarıldı.
Kardeşlik çok önemliydi.
Bir annenin kucağında iki çocuk…
Bir fotoğrafın hikayesiydi bunlar.
Tatilya’da eğlenirken masal ağacından korkup annesine sarılırdı.
Aslan Kral izlerken ağladığından dolayı babasıyla dışarı çıkardı.
Tuvaletin kapısında oturan adam mendil uzatıp “Ağlama! Cennette kavuşurlar.” demişti.
Oyuncak Hikayesi 3’ü izlerken büyüyen çocuğa ağlamıştı.
Kanal D’nin Bak Şu Elma Şekerine programında “Bu Kız Beni Görmeli” şarkısını söylemişti.
Utanıp ağzını silmişti.
Yurt Fm’de şöyle bir bilmece uydurmuştu.
“Adam bir gün duşa girmiş, sular kesilmiş. Neden?”
“Cevap: Ben de bilmiyorum yeni uydurdum.”
Epilepsi geçirdiğinde uyurken babası yanı başında durup ağlıyordu.
Annesi iyileşmesi için dualar ediyordu.
Şimdi o kızı özlüyor muyum?
Ben hala aynı kızım.
Duygusal, masum ve küçük bir kızım.
30 yaşında olsam da.
Değişmedim ve değişmeyeceğim.
Babasına sarılıp ağlayan kız çocuğu olacağım.
Dostlarım yanımda olsa da olmasa da.
Dünya değişse de değişmeyeceğim.
Hep aynı kalacağım.
Kimse sevmese de.
Ben buyum.
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.