Milyonlarca rengin içinden doğan bir geleceğin geçmişinin dirilen parçalarıdır ruhlarımız, her ufkun renklerini taşıyan, bereketli dillerin ezgilerinde yoğrulur düşünce yapı taşlarımız. Dünyanın, gezegenlerin renkli dillerini taşımaktayız. Domino taşları gibi, her bir alana yayılır enerji bedenlerimizin oluşturduğu yansımalarımız.
Gök ninninin semasında uçuşur, kozmik heyecanlarımız. Doğa renklerini bizlerle paylaştı, bizlerse ilmek ilmek işledik doğa sanatının karmaşasını.
Önce suya yazdık göz damlalarımızı, sonra mağaralara işledik, taşları dile getirmiş bir ırkın geçmişinin, geleceğinden geldik. Yıldızlarla geleceğe yön vermiş, ataların torunları.
En büyük sanatçıların genetik aktarımlarıyız. Onlardan bize miras kalan edebi eserler her yerde hala aynı canlılıkta karşımıza çıkmaktadır. Geçmiş kültürlerde taştan duvarların, işlenen resimlerin ışığı, bu gün hala aynı dirilikte bizleri somut örneklerle karşılar.
Tek kalıba sığamayanların ehlidir sanat, kiminin elinde reçellenen bir pasta, kiminin masasında dile gelen sonsuz işitsel sessiz haykırıştır. Bir annenin özeni ile yetiştirdiği bir çocuktur, sinemaya sıçrayan bir gözyaşı, gözyaşını silen bir elin buruş buruş çatlamış damarıdır.
Hayat ağacının iksiri ab-ı hayattır.
Mustafa Kemal Atatürk’’ün; sanata ve sanatçıya verdiği önem, tüm dünya ülkelerinin devlet adamlarının verdiği değerlerin ve önemin çok çok üstündedir. Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Atatürk ve onun yolundan ilerleyen kişiler tarafından, eksiksiz bir ekip çalışması, güven ve dayanışma içerisinde kurulmuştur. Kimi düşünürlere göre bu durum, Atatürk’ün, dünyada başka hiçbir devrimcinin üstlenemeyeceği değişimleri inanılmaz bir şekilde hızla hayata geçirmesindeki en önemli etkendir. Kıyafet devrimi, harf devrimi, medeni kanun, anayasamızda bu inanılmaz atılımlar gerçekleştirilmiştir.