Hayatımın en abes dönemlerinden biriydi… Fazla geç değil bu yazıyı yazmaya karar verdikten 6 ay öncesi. Öğrenci olmaya çalışıyorum. Bende diğerleri gibi ödevleri zamanında getirmeyi ama rol yapmadan iyi not almayı istiyordum. Çünkü diğerlerinden bazıları kaliteli makyaj malzemesi kullanıyordu. Beceriksizlikte çok yetenekliydiler ama aldıkları notlar hep kaliteydi. Sadece rollerine çok çalışıyorlardı. Ruhlarındaki dalkavukluk, ikiyüzlülük ve çıkarcılığı yüzlerine yaptıkları makyaj da kurtaramıyordu, sadece çirkinliklerini biraz örtüyordu o kadar. Aynı mekânlar içerisindeydik fakat ben ve dostlarım ayrı onlar ise apayrı bir dünyada yaşadıklarını zannetmekten kendilerini alıkoyamıyorlardı. Bizde zaten onların hava soluduğu alanlara girmemek için çok özen gösterirdik.
Bu abes dönem… Kaldığım yer küçük bir otel odası. Tek kişilik bir odaydı ama iki yatak vardı. Ben, dolap, vitrin, yataklar, çizilmeyi bekleyen kurgular ve yazılmayı bekleyen trajediler. Evet, hepsi küçük bir otel odasında. Oteller kısa süreli konaklama yerleri değil midir? (Konak: Üzerinde konaklama yapılabilen geniş alan. Herkes konabilir ve konaklanabilir) Evet kısa süreli kalışlar içindir ama burada öyle değildir. Bir apartman dairesi yerine aynı paraya bir otel odası kiralama olasılığının olduğu bir yer. Çaresizlikten olmuştu her şey.
Ev gibi değil. Aslında sadece kira günleri görüşmen gereken ama her gün görmek zorunda kaldığın ve “iyi günler – iyi akşamlar” temennilerini dilemeden geçersen darılacağını düşündüğün resepsiyondaki o adam. Baskı altındasın her gün bu kuşkuyla bu gereksiz temennileşmeler. Sanki “iyi günler” dilemesem günü kötü geçecek, başına bir felaket gelecek. Ayda bir kere bu temenni yeterli bence çünkü ” günler” diyoruz. Bunu dilemezsek de katil, dilersek ise hayat kurtaran bir süper kahraman mı oluyoruz? Hayır. Neyse.
Odaya varmanın ilk etabı bu. Merdivenleri çıkıyorum, antreyi aşıp odama varıyorum. Yorgun ve sıkışığım üzerimi çıkarıp hemen tuvalete girmeliyim! Ama tuvalet ve banyo ortak! Oda kiralarken kat sakinleriyle böyle bir ortaklık sözleşmesi imzalamadım ama maalesef! İnsanın en özgür olduğu, geçen süre içerisinde bir şeyler düşünebildiği ve bunun için yeteri kadar zaman bulduğu mekân ortak! Yani herhangi bir ihtiyacını giderirken kat sakinlerinden birinin gelip ihtiyaca ortak olması muhtemel. Ortak ya! Tuvalette hisseleri var. Dedim ya ev gibi değil. Evdeki tuvalet ortaklığı normaldir. Çünkü ortakların tanıdıktır, arkadaşlarındır. Oteldeki ortaklık ise, yüzlerini görmekten çok seslerini duyduğun ki seslerinden yüzlerini görmüş kadar olduklarınla “işine gelirse” ortaklığıdır. Diğerleri birbirlerini tanıyorlardı, dolayısıyla ortaklıktan da şikâyetçi değillerdi.
- Ben şimdi s.çıcam yani tuvalette olucam haberin olsun dedim. Ama aniden bir şeyin gelirse kapıyı tıklat kilidi açarım. Malum ortağız!
- Tamam
VEYA
- Tansel ben sana çağrı atınca banyoya gel bana kese at. Zaten geçen haftadan iç kese sözün vardı! Onu da aradan çıkarmış oluruz. Bir sonraki haftada ben sana atarım.
- Tamam, hallederiz. Nasıl olsa ortağız! Yeri gelir birbirimizin k.çını dahi yıkarız!
gibi muhabbetlerin döndüğünü düşünmemek mümkün değil çünkü sıkı ortaklar.
Ortaklar ortaklaşa dursun ben halen öğrenci olmaya çalışıyorum. Her gün iki yataklı tek kişilik odamdan çıkıp kat sakinleri ve resepsiyondaki o adama görünmeden okula gidiyordum. Orası da “Ortak” ve bu da “işine gelirse” ortaklığıydı. Böyle mecburen ortaklıklar kıskacında öğrenci olmaya çalışıyordum. Zorla evlendirilmiş ağa kızı misali.
Bu abes dönem… Rutinlik hastalığıyla mücadele veren ama bir türlü yenemeyen günlerden biri akşam vakti odamda hastalıklı bir günün daha sonuna saatler kalmış. Çöpüm birikmiş, yeni bir çöp poşeti çıkarmam lazım. Dolabın kapağını açtım, çöp poşetini poşetinden çıkarırken dolaptaki buruşuk ve içinden ekşi sabun kokusu gelen market poşeti gözümü meşgul etti. Hemen çöp poşetini bırakıp onu açtım… İçinden ne mi çıktı… Üzerinde “Komşu Kızı” yazan bir CD ve küçük sabunlar! Hizmette sınırın olmaması bu olmalı! Müşterisinin arzularını dikkate alarak hizmette sınırları zorlamış bir otel!
Evet, rutinde hastalığında aşama kaydetmişti. Ama nafile… Ne komşu kızı çekiciydi ne de sabunlar güzel kokuyordu ki aksi olsa bile bu abes ortaklıkları unutturacak veya kabullendirecek değillerdi.