Kolay değildir bir Aşk’ı unutmak. Ya da aşkı unutmak diye bir şey yoktur. Kimi zaman unuttuğunu sanırsın ama kimi zaman da bunun böyle olmadığını bilirsin. Bir şehri terk etmeye benzemez unutmak. Ne biletini kestirir gönül yolcusunun, ne de zaman alır götürür seni…
Hayallere sarılmak zordur.
Ağustos’un ortasında titretir adamı.
En büyük fedakarlıkları yaparsın, sonra… En sevdiğin şarkının adına ‘’ Bizim şarkımız ‘’ koyarsın. Senin olan her şey bir anda bizim olur, hayatta biz demeyi öğrenirsin. Beklemeyi öğrenirsin aşk için. Fedakârlık ederken düşünmemeyi öğrenirsin.
Yolsuzluğumun yolu oldu gidişin.
Neyi feda ettiğinin önemli olmadığını, dahası bir gün aşkın yerini beklemeye bırakacağını bilemezsin. Biz aşkın hep bekleyen yanlarıydık, aşk bizi bekletmeyi sevdi, biz ise aşkı beklemeyi. Karşılıklıydı her şey. Koca bir şehrin tapusunu aşkın üstüne yaptık mesela. Denizine aşk dedik, sokaklarına, insanlarına, zamanına… Bütün şehri sayabilirsiniz böyle. Hatta en önemli figüranlarıydı bu şehir, bir aşk oyunu perdesinin. Şehrin insanları bile farklılaştı gözümüzde. Terk edilişlerimizin bir adı oldu artık, Aşk…
Zamanı ileri sarmak gibiydi
Gözlerinde kaybolmak.
Önce beni unutturdun bana,
Sonra gidişini hatırlattın defalarca….
Bazen saygısızlık ettik bu aşk denen zamansız hücre hapsine. Kimi zaman tatlı sürprizler yaptık hepimiz. Kimimiz, uğruna yazar oldu, kimimiz mecnun. Kimi yıllardır okunan şiirler yazdı bu sokaklarda, adına Aşk koyduğu kadına. Kiminin yaşlarla ıslanan yastığı oldu, ayazdan beyazlamış kaldırım taşları… Bu koca şehrin tüm Aşk’ını iskeleler çekti… Kimi aldı götürdü Aşk’ı geri getirmedi… Kimi zaten hiç gelmedi…
Sensiz kalmanın ne demek olduğunu
hiç bir zaman öğrenemeyeceksin.
Çünkü sen hiç sensiz kalmayacaksın.