Klasik Romanların Sihiri

1
611
Klasik Romanların Sihiri

“Bir sabah tedirgin düşlerden uyanan Gregor Samsa, devcileyin bir örümceğe dönüşş buldu kendini. Bir zırh gibi sertleşmiş sırtının üzerinde yatıyor, başını biraz kaldırınca yay biçiminde katı bölmelere ayrılıp bir kümbet yapmış kahverengi karnını görüyordu; bu karnın tepesinde yorgan, her an kayıp tümüyle yere düşmeye hazır, ancak zar zor tutunabilmekteydi. Vücudunun kalan bölümüne oranla acınacak kadar cılız bir sürü bacakçık, ne yapacaklarını şaşırmış, gözlerinin önünde aralıksız çakıp sönüyordu.”

Franz Kafka – Dönüşüm

Kamuran Şipal’in çevirisiyle böyle başlamaktaydı Franz Kafka‘nın DÖNÜŞÜM‘ü. Hikaye süresince Kafka’nın ayrıntılı betimlemeleri, zengin ifadeleri ve sıradanlıktan uzak üslubu sizi okuyucu olmaktan çıkararak ana karakter gibi -yani bir böcek gibi- hissettirir. Hikayede verilmek istenen soyut düşünsel değerler, sembolizm tekniğiyle hayat bulur. Böcek hakkında yapılan derin detaylarda ise Kafka’nın hikayeyi etkileyici bir gerçeklikle ele almak için uzun süren bir gözlem yaptığı izlenimini çıkartırız.

Gregor Samsa

Bu konuyu herhangi biri işleyecek olsaydı muhtemelen; “Gregor Samsa bir sabah uyandığında böcek olmuştu ve hayatının artık eskisi gibi olmayacağını anlamıştı. Kabuklu sert bir sırtı ve kahverengi karnı vardı.”  derdi ve bütün sihir bozulurdu. Tabi ki bu anlatım şeklinde okuyan kişide kendisini sadece okuyucu olarak görür ve kitap hafızalarda değil sadece raflarda yer alırdı. Franz Kafka örnek olarak ele alınmış olmakla birlikte klasikliğe ulaşmış birçok yazarda da benzer durumu görürüz; Emile Zola, Victor Hugo, Tolstoy, Balzac, John Steinbeck, Sadık Hidayet, Sait Faik Abasıyanık, Peyami Safa… (Oldukça geniş bir liste olacağı için sadece birkaç isimle yetinmem gerekti.) Birçok kişi tarafından ayrıntılar ve imgeler gereksiz görünmesine karşın kalıcı bir romana DÖNÜŞÜM aslında bu noktada başlamaktadır. Tüm bu yazarların ortak paydası şudur ki; Odanın ortasında duran masa herhangi bir masa değildir! O masanın duruş şekli, büyüklüğü, üzerinde duran objeler, renkler, masanın bir ayağı kısa ise altına konulan kağıt, masanın üzerindeki izler, odanın ambiyansına kattığı değerler, hissiyatlar ve hatta masanın o eve nasıl gelmiş olduğuna dair kısa bir bilgi bile vardır. Bu detaylar adeta bir film karesidir ve her okuyucunun aklında aynı masa canlanır. Kendinizi o an masanın yanında duran kişi olarak hissedersiniz. Duygular konusu da bu yazarlar tarafından aynı şekilde ele alınmıştır. Örneklendirmek gerekirse ‘Bay X, Bayan Y’ye aşık olmuştu.’ gibi kısır bir yazım dilinin tercih edilmediğini görürsünüz. Bayan Y’nin yüzünün ve vücudunun bütün hatlarını, ince bir ipek şalın omuzları üzerinden süzüldüğünü, çocuğunu severken ellerinin saçlarında nasıl gezindiğini, sıradan bir tebessümünün Bay X’i nasıl derinden etkilediğini mekandaki sessiz karakterlerden biri olarak izlersiniz. Bu esnada Bayan Y başını hafifçe kaldırır ve göz göze gelirsiniz. Artık Bay X’i çok iyi anlıyorsunuzdur.

Klasik Roman

Günümüzde artan kitap ve yazar çeşitliliğine rağmen tek solukta okuyabileceğimiz kitap sayısı tezat bir şekilde azalmıştır. Bir okuyucu olarak şunu söylemeliyim ki çağdaş yazarlardan oldukça az bir kesim okuma heyecanını yaşatabilmektedir. Bu yazarları keşfedebilmek için birçok edebi açıdan yoksun kitap okumanız gerekmektedir. Peki üzerinden yüzlerce yıl geçmesine karşın tüm ülkelerde en çok basım yapan, derslerde okutulan ve artık ‘Klasik’ niteliğini alan kitapların ve yazarların sihiri neydi? Cümle kurabilmekten öte sıradan bir olay kurgusunu en etkili şekilde anlatmak ve yaşatmaktı yazarların sihiri.

1 YORUM

  1. teknolojinin ve sanayinin hızla gelişimi insanoğlunun hayatının birçok alanına olduğu gibi edebiyata da yansımıştır. Hızlı üretim ve tüketim kültürünün sanata olan bu etkisi yazarların edebi eserlerine içerik ve üslüp olarak yeterince özen göstermeden okuyuculara sunmasına yol açmaktadır. Günümüzden edebi açıdan güzel olan değil en çok kitap, şiir..vs yayınlayan popülerliğini korumaktadır.
    klasik romanların sihiri yazısında da gördüğümüz gibi edebiyatın gerçek değer ölçülerine dikkat ederek okuduğumuz eserleri değerlendirmemiz sanata olan saygımızı ortaya koyacağı gibi yazarları da daha nitelikli eseerler ortaya koymaya teşvik edecektir.
    Böyle güzel bir yazı ile bize klasik edebiyatın önemini hatırlayan yazara teşekkürler..