KIYAFETNÂME

1
5746

Kıyâfe(t) kelimesi, Arapça olup “iz sürüp gitmek, takip etmek, peşi sıra gitmek” mânâsına gelen kavf kökünden gelir. Kelimenin Türkçe’de ve Farsça’da ayrıca “kılık kıya­fet, elbise, şekil, görünüş” mânaları da vardır.

Kıyafetname ve firasetname birbirine çok yakın olan iki kavramdır. Konumuz kıyafetname firasetnamenin bir alt dalıdır. Firaset, zeki ve anlayışlı olmak demektir. Kıyafetname ise firaset ilminin dar manada bir bilgi şubesine delalet eder.

Türk edebiyatında Kıyafetnâmeler
Türk edebiyatında Kıyafetnâmeler

Bir kimsenin saç, göz, kulak, el, ayak, alın gibi organlarından ve dış görünüşünden onun ahlâk ve karakter husûsiyetlerini, diğer bir ifadeyle zâhirinden bâtinî vasıflarını tahmin ve tespit etmek olan ilme kıyâfet ilmi, eserlere de kıyafetname denir. Bu işi yapan yani insanın görünen dış özelliklerine bakarak görünmeyen iç özelliklerini anla­maya çalışan kimseye de kâyif veya kıyâfet-şinâs denilmiştir. Kıyafet-nameler edebî maksatla yazılmamıştır.

Dış görünüşün iç dünyayı yansıtması tezi, divan edebiyatında kıyafetname denilen metinlerin hazırlanmasına yol açmıştır. Bugün Batı’da fizyonomi adıyla bilinen ve kullanılan bir bilim dalı olarak devam eder. Alimler kıyafetname ilmini açıklarken ayet ve hadislerden de istifade etmişlerdir.

Bir kişinin dış görünüşüne bakarak onun tabiatı hakkında ileri atılan yargılar zaman içerisinde kalıplaşmıştır. Kalıplaşmasının bir sebebi de deneyim ve tecrübe ile bu yargıların doğruluk payının yüksek oranda doğru çıkmasıdır. Aslında bu tür eski Türk edebiyatının halktan kopuk olması tezini bir nebze hafifletir, çünkü insanın dış görünüşüne, davranışlarına, kıyafetine varıncaya kadar ilgi göstermiş bir edebiyat vardır karşımızda.

Kıyafetnâmeler çeşitli şekillerde yazılırdı.
Kıyafetnâmeler çeşitli şekillerde yazılırdı.

Kıyafetname Türünün Alt Başlıkları

1) Şer’i Firaset: Nefsin ıslahı ile ulaşılan ruh gücüdür. Bu güce peygamberler, veliler ve nefsini olgunlaştırarak eşyanın arka planına ulaşmayı başarmış kişiler sahip bulunmaktadır.

2) Hükmi Firaset: Çalışma ile elde edilecek bir bilim koludur. Bazı alt bölümleri vardır.

a) İnsan Kıyafeti İlmi (Kıyafet-i Beşere): Dış görünüşten ahlakı anlamaya çalışan ilimdir.

b) El ve Ayak İlmi: İnsanın elinde ve ayağındaki çizgilerle kişinin durumunu ortaya koyan ilimdir.

c) Titreme/Seyirme İlmi: Vücuttaki seyirmelerden çıkarılan hükümleri bildiren ilimdir.

İlk olarak Hipokrat (m.ö. 5. yüzyıl) tıpta bazı hastalıkların teşhis ve tedavisinde bu ilimden yararlanmış ve insanları tip­lerine göre tasnif etmiştir. Daha sonra Eflâtun, İladus ve Aristo da konuy­la ilgilenmişlerdir. Türkler kı­yâfet ilmini tıbbın yanı sıra siyasette de kullanmışlar, ayrıca saraya adam alırken, esir ve hizmetkâr seçerken kişilerin dış görünüşlerinden karakter yapıları hakkın­da fikir edinmeye çalışmışlardır. Manzum ya da mensur olarak yazılabilirler fakat yazılan eserlerin çoğu mensurdur.

 

Kıyafetnâmeler Divan edebiyatında rağbet gören bir türdür.
Kıyafetnâmeler Divan edebiyatında rağbet gören bir türdür.

İlk Tertip Edilen Kıyafetnameler:

Arap ve Fars Toplumundaki İlk Kıyafetnameler

İlk kıyafetname yazarlarından biri İmam Şafiîdir. Ancak eseri hacimli değildir. (Arapça)

EbûSehl el-Mesîhî, Firâsetnâme (Arapça)

Derviş Abdurrahman; Mîrek’inTuhfetü’l-Fakîr’i (Farsça)

Türk Edebiyatındaki İlk Kıyafetnameler

Türk kültüründe, bu ilim çerçevesindeki hükümlerle ilk kez Kutadgu Bilig’de karşılaşılmıştır. İnsanın iyilik ya da kötülüğünü, karakterini dış görünüşünden anlamak mümkündür.

Kutadgu Bilig dışında ilk sayılabilecek Bedri Dilşad Bin Muhammed Oruç’un Sultan II . Murad’a ithafen yazmaya başladığı Murad-name isimli mesnevisidir. Birkaç beyitte, cilt rengi, göz rengi ile musiki arasında bir münasebet kurulmuştur.

Bu konuda günümüze ulaşan en eski tarihli ilk müstakil Türkçe eser, Hamdullah Hamdi’nin manzum Kıyâfetnâmesidir. Mesnevi şeklinde yazıl­mış 153 beyitlik eserdir.

Ayrıca;

Firdevsî-i Rûmî’nin Firâset-nâmesi, Abdülmecid b. Şeyh Nasûh’un manzum Kıyâfetnâmesi, Mustafa b. Evranos’un Kıyâfetnâmesi, Bâlîzâde Mustafa’nın Kıyâfetnâmesi, Nesîmî’nin Kıyâfetü’l-firâse’si, Gevrekzâde Hasan Efendi’nin Kıyâfetnâmesi de oldukça önemlidir.

Kıyâfetnâmelerin son meşhur örneği, Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Mârifetnâme‘si içinde yer alan bölümünün dışın­da, onun manzum olarak yazdığı Kıya­fetnâme adlı eserdir.

Edebiyatımızdaki mevcut kıyafetnamelerin genellikle mensur olduğunu ve yabancı eserlerden tercüme yahut adapte edilmiş eserler olduğunu söyleyebiliriz. Tercümeler de gözlemlere dayanarak oluşturulmuştur. Bu tür 18. asra kadar artarak devam etmiştir. Bunların içerisinde telif denebilecek en mühim eser Hamdullah Hamdi’nin Kıyafetnamesi’dir.

Kaynakça

  • Çakır, Müjgan, (2007), “Kıyâfet-Nâme”ler Hakkında Bir Bibliyografya Denemesi.” Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, cilt 5, sayı 9, s. 333-350.
  • Ceyhan, Âdem, (1997), Bedr-i Dilşâd’ın Murâd-nâmesi, C I, II, İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı Yay.
  • MENGİ, Mine, (2002), “Kıyâfet-nâme” Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C 25, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.

 

1 YORUM

  1. 2 aydır bu blogu zevkle takip ediyorum. Her yeni yazı girildiğinde en müsait zamanda okuyorum.
    Birbirinden değerli yazarlardan oluşan bu ekibe teşekkürlerimi sunuyorum.
    İnsanları ilk bakışta çözen kişilere denk geldim. Yazınızda da belirttiğiniz gibi dış görünüş, karakter analizi için ipuçları barındırıyor.