Dünyanın diğer ucuna da gitsen yanında anılar vardır. Ondan kurtulamıyorsun. Bazen yolda olma hissi güzel geliyor. Ama anlık bir his. Sonra tatlı bir hüzün.
Biteceğini biliyorsan da sahip olduğun “An” en kıymetli şey oluyor. En basit izahı kaybetme korkusuyla elindekine daha çok sarılma psikolojisi. O an anlıyorsun ki mutluluk o “An”a ait. Küçük bir çikolata parçasının verdiği haz, yarım kiloluk kavanozun dibini görene kadar kaşıkladığın hazla aynı değil şu hayatta. İlk öptüğündeki gibi çarpmıyor yüreğin uzun uzun severken kirpiklerini.
Otobüs terminalinde içtiğin son sigaraya. Kulaklığında umutlu melodiler, bir elinde yeni bir kitap, diğer elinde o haftanın tüm mizah dergileri camdan dağları izlediğin “An”a. Mola yerinde yediğin gözlemeye. O “An” mutlusun işte. Sonrası yok. Çünkü vardığında anlıyorsun ki dünyanın diğer ucuna da gitsen her yerde seni bekleyen anıların,hayallerin var.
Unutmak istiyorsun ama acı çektiğini bile bile onları hatırlayıp o ”an”lara gidiyorsun. Sonra ne mi oluyor? Bir yolculuk daha yapıyorsun…