Bir gün babamdan bana kalan kahvede Hekim ile otururken ne zamandır kafamızda olan bir fikri yürürlüğe koymanın zamanının geldiğini kavradık.
Hekim suratıma bakıp abi hep oturuyoruz burada ya!
Eeee dedim.
Hani şu işi yapsak diyorum artık. Hem oturduğumuzda bir işe yararız olmaz mı?
Ben ilk anlattığında pek bir umursmadım. Ancak kahveye gelen o kadar insan oluyordu ki yapmak istediği şey günden güne yer edindi zihnimde. Nitekim en son yapalım şu işi deyince tamam lan dedim, deneyelim bakalım ne olacak.
Hemen hergün aldığımız gazetenin ilan sayfasını açtı hekim bayram sabahına uyanmış olan cocugun heyecanıyla. Zaten hergün o sayfa açık kalırdı soğuyan çay bardağınin hemen yaninda. Çünkü hekim gazeteyi sadece ilanlara bakmak için alırdı. Bakar bakar, arada kafa sallar sonra öylece bırakırdı. İlan sayfasından hemen gazetenin numarasını aldı. Aradi ve ilan vermek istiyorumm dedi. İlk sayfa dedi. Büyük olsun dedi. Renk dedi. Tamam dedi. Hayır dalga geçmiyoruz dedi. Lütfen dedi. Tamam anlastik dedi. Vermek istediği ilani söyledi. Bir ara telefonu uzaklaştırıp merak etme abi halledeceğim dedi. Sonra kalktı ve gitti.
O gün bir daha görmedim Hekimi. Taki sabah erkenden koltuk altında sıcak ekmek taşıyan aile babası gibi gazeteyle çıkıp gelene kadar.
Abi diyordu uzaklardan abi ilanimizi basmışlar.
Gazeteyi açtım. İlan sayfasına baktım.
Büyük puntolarla şunlar yazıyordu.
“Derdiniz var ve anlatmak istemiyor musunuz? O zaman bize gelin çünkü biz yüzünüze bakip derdinizin hikayesini yazıyoruz.”