Kimse kimsenin umrunda değil aslında. Sokaklarda ölen, kurşuna dizilen insanlar bizden değil. Meğer nasılda kolaymış insanlık. Uğruna yaşanılası onur, şerefsizlerin elinde oyuncak olurken, nereye kaçmalı gurur. Ne yapmalı öfkesinden nefret. Ya gözleri kör eden hırs, nasıl kızar şeytana, günahı öğrettiği için insanlara.

Düşünmüyor değilim çoğu zaman, gerçekten “vicdan” diye bir şey var mı? Daha masumluğu doyasıya yaşamadan ölen bebeğe ne demeli. Sırf zevk aldığı için, masumiyeti öldüren adama ne yapmalı. Nerede o zaman vicdan. Yaratılışındaki gaye neydi. Beyinsiz dediğimiz hayvanlar bile, hayatta kalmak için öldürürken, biz hayatla kalmamak için neden bu kadar çok direniyoruz. Bu durumda sorgulamak gerek gerçektende biz insan mıyız? Neyin hesabını veriyoruz dünyada. Tanrının akılla bahşedip güvendiği insanlara, kendimiz neden güvenemiyoruz. Kim bilir, kaç kişi yaptığımız bu hatalar yüzünden hiç doğmamayı diledi. Ya da kaç kişi dünyanın yalan yüzüne kanıp hiç ölmemeyi.

Daha kendimize bile güven duymazken, nasıl güvenmeli tanımadığımız insanlara. Ta bebeklikten çiğ süt emmedik mi? Bu yüzden mi kazık atar olduk bize güvenen insanlara. Sırf bizi sevmiyor diye, bizde diğerinden nefret etmedik mi? Hiç düşünmedik mi sevmek zorunda değil diye. Peki, kendimiz kaç kalp kırdık. Sırf mutlu olmak için kaç defa kandırdık insanları. Yapmadıkları şeyler uğruna kaç sevdiğimizi cezalandırdık.

Mantıklı düşünmek gerekirse belki de bu yüzden kimse kimseye güvenmiyor. Bu yüzdendir tanımak için bile, sırf üzüleceği için şans tanımak istemiyor diğerine. Biz mükemmel bir bedenle, akılla, içgüdülerle yaratıldık. Yaratılış bir yerde kendimizi keşfedişle sekteye uğradı. Bizi kötüye sevkeden evrimin sonucu değildi, yine kendimizdi. Sorun burada aslında kendimiz olmayı, kendimiz olarak kalabilmeyi başaramıyoruz. Bu yüzden kimsenin umrunda değiliz ya da kimse umrumuzda değil. Bunları okurken “bence saçmalamış” deseniz bile aldırmam aslında. Çünkü kendim olarak kaldığım sürece ne düşündüğünüz umrumda değil, umrumda değilsiniz.

PAYLAŞ
Önceki İçerikSabahattin Ali: “İnsan Yalnız da Mutsuz Olabilir Çünkü”
Sonraki İçerikYüreğim
Hacı Mehmet Turgut
1988 Tokat doğumlu. Trakya Üniversitesi Arkeoloji bölümü mezunudur. Lisans eğitiminden hemen sonra aynı üniversitede master eğitimini tamamladı. Arkeoloji ilgisi dışında, edebiyat alanında da yeteneği olduğunu keşfetti. Lise yıllarından itibaren çeşitli şiir, deneme vs. edebiyat türlerine yönelik çalışmaları oldu ve halen de devam etmektedir. Özellikle rubai tarzı çalışmaları ön plandadır.