Kilikya Krallığı dönemi Ermeni halkının ulusal kültürünün yükseliş dönemi olmuştur. Kilikya minyatürcülüğü, güçlü uygarlıkların kesişme noktasında gelişmiştir. On ikinci yüzyıl başlarından on dördüncü yüzyıl ortalarına kadar Drazark, Skevra, Akner, Grner, Partsrpert, Sis ve özellikle Hromkla yazıcılık merkezlerinde sayısız esere imza atan, adı tarihe geçmiş minyatürcülerden Toros Roslin’in ünü çağlar boyu devam etmiştir.
Toros Roslin’in 1210 – 1270 veya 1216 – 1289 yılları arasında yaşadığı düşünülmektedir. Hayatı hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır. Roslin’in Ermeni ismi olmaması, onun anne ve babasından birinin Batılı olduğunu düşündürmektedir. El yazmalarındaki baskı bilgisi, hayatının büyük bir kısmını ressam olarak Hromkla’da geçirdiği bilgisini vermektedir. Roslin’in imzalı yedi el yazması Hromkla’da resimlenip kopya edilmiştir. İmzasız üç el yazması ise Roslin’e atfedilmiştir. Sanatçının hem kopya edip hem de resimlemeyi başardığı elyazmalarının sayısı ise oldukça azdır.
Toros Roslin, resimlediği ve kopya ettiği elyazmalarında kendisi hakkında bilgi vermemiştir. Yalnızca Erevan Madenadaran 10450 envanter numarasıyla yer alan 1256 tarihli ilk çalışmasında imzasını “Atalarından Roslin soyadını alan Toros” olarak atmıştır.
Roslin’in en çarpıcı özelliği, insan vücudunu farklı pozisyonlarda betimlemesidir. Keder, korku, şaşkınlık, gurur gibi duygular küçük boyuttaki yüz ifadelerinde bile algılanır. Genç, yaşlı, güzel, çirkin gibi ifadeler belirgindir. Sanatçının insana verdiği önem, yapıtlarındaki başlıca özelliktir.
Elmon Hançer’e göre; “Batı’dan Doğu’ya tüm zamanların sanatsal birikimini özümseyerek özgün stilini yaratan Roslin, siparişçilerinin isteklerine uysa da, artistik düşüncelerini daima farklı ikonografik – plastik yöntemlerle özgürce biçimlendirmiştir. İncil ve kutsal kitap çevrimini geliştirip ayrıntılandırmış, dini soyutlamadan arındırdığı sahnelerde karaterleri doğal tepkileriyle, doğru bir anatomiyle, duygu dünyasını incelikli, somut bir gerçeklikle yansıtmıştır. Perspektif kullanmaksızın alternatif düzlemlerle uzamsal bir izlenim yaratmıştır. İlk düzleme yerleştirdiği figürleri, geleneksel paletin en ince renk tonlamalarıyla hacimlendirip, biçimlendirmiş, yüzleri reaslist duygusallıkla çarpıcı kılmıştır.”[1]
İstanbul’dan Madenataran Müzesi’ne giden, 1256 tarihli Zeytun İncili, Roslin’in ilk eseridir. Kilikya Ermeni minyatürlerinde görülen Bizans etkisi, Roslin’in eserlerinde yoğun olarak görülmemektedir. İlhamını antik / hellenistik çağ filozoflarından alan sanatçı İncil yazarlarının portrelerini bireyselleştirerek, on üçüncü yüzyıl Ermeni minyatürüne yeni bir olgu getirmiştir.
Bizans esinli olan bu İncil’in işlenişi resim üslubu açısından Bizans’tan farklılaştığı görülmektedir. Mekan eşyalardan arındırılmıştır. Renklendirme; aristokratik zarafet, duygusal ve ikonografik yorumundaki özgür yaklaşım, kompozisyonu ve Roslin’i üstün kılar.
Kudüs koleksiyonundaki 1260 tarihli İncil, Roslin’in İtalyan sanatına aşinalığının bir göstergesidir. İsa’nın yaşamından, öyküleyici tam sayfa ve marjinal kompozisyonlardan, uyum tablolarından, İncil yazarlarının portrelerinden oluşan kapsamlı ilk eseridir. Roslin aynı temadaki iki minyatüründen farklı olarak bir ikonografiyle, iki bölümle tasarladığı Matta İncili’ndeki Doğum sahnesini, Müneccimlerin Secdesi konusuyla birleştirmiş, alt bölümü İncil yazarı Mateos’un portresini ve çocuk İsa’nın ilk banyosunu yerleştirmiştir.
Minyatürlerinde yer alan kompozisyonlarda, Meryem karakterinin son derece güzel ve alımlı olduğu görülür. Ünlü Müjde (Avedum) adlı minyatüründe Meryem’in güzelliğini çok özel ve abartılı bir üslupla dile getirmiştir.
Roslin’in derin duyguları, aşırı vurgu yapmadan aktarması son çalışmalarında, özellikle İsa’nın çektiklerinde dikkat çeker. Eserlerde duygusallığın giderek arttığını görüyoruz. Walters İncili’nde İsa’nın başı kabaca çizilmiş fakat orijinal resimde, çarmıha gerilmiş ve hafifçe sarkan beden görülür. Kudüs 1956’da ince bedenin kıvrımları daha belirgindir. Kollar bileklerden bükülmüş ve baş omuza doğru biraz daha eğilmiştir. Erevan Madenadaran 10675’te sıska bedeni ellerden ve ayaklardan çarmıha çakılı çiviler taşımaktadır. Omuzun üzerine düşen baş çarmıhın yatay kollarına ulaşamamaktadır. Refakatçilerin, özellikle Meryem’in ve Yahya’nın duruş ve ifadelerindeki küçük değişiklikler duygusal yoğunluğun kademeli olarak gelişimini göstermektedir.
Ermeni minyatürcülüğü kanonik edebiyata sıkı sıkıya bağlıdır. Ortaçağ Ermeni kitap sanatında din dışı, tarihi kronikler, edebi ve bilimsel kitaplar minyatürsüz olarak hazırlanmaktaydı. Oysa dini yazmalarda dünyevi yaşamdan motifler on ikinci ve on üçüncü yüzyıllarda daha fazla karşımıza çıkar. Bu süreçte tezhip gelişerek, kitap resmine dönüşmüş, minyatürlerde genel tezhip kuralları sürdürülmüştür. Boyutları küçültülen yazmalar dini ayinlerden ziyade, manastırların, soylu ve zengin kişilerin aile kitaplıkları ve özel kullanımları için hazırlanmışlardır.
Kilikya minyatür okulu, bitkisel ve geometrik çizgilerle örülü son derece gösterişli dekoratif süslemeleriyle, zengin bir ikonografik çeşitlilikle işlenmiş sahne tasarımlarıyla, sayfa kenarı betimlemeleriyle, yazı kalitesiyle, çok canlı, uyumlu ve orijinal renk paletiyle ve çizim tekniğiyle Ermeni minyatür sanatının zirvesine çıkmıştır. Stilizasyondan uzak, özgür ve naturalist bir üslupla doğayı daha iyi gözlemleyen Kilikyalı ustalar, heraldik bir anlatımı benimsemişlerdir. Strzygowski, Ermeni ve Bizans dekoratif sanatının kökenini İran sanatına bağlar, Bizans ve Ermeni yazmalarındaki İncil yazarlarının ikonografisinin benzerliğini Anadolu’ya dayandırır. Ona göre, Ermeni sanatı önce Suriye’den, daha sonra Bizans’tan etkilenmiştir. Bu bağlamda Tübingen İncili önemli bir göstergedir. Sivas İncili’nin yazar portreleri ve başlık bezemelerinin kimi detayları Bizans üslubunu aksettirir. Toros Roslin’in ve Hromkla, Sis, Grner, Akner, Partsrpert yazıcılık atölyelerinin eserlerinde Bizans minyatürcülüğünden ödünç alınan belirli motifler görülebilir. Fakat Kilikya bezeme sanatı on üçüncü yüzyıl ortalarında Bizans’ı etkileyecek mükemmelliğe ulaşmıştır. Lazarev Kilikya’da on üçüncü yüzyılda betimlenen ‘Çarmıh’ kompozisyonunu İtalyan Pieta’sının bir önbelirimi olarak gösterir. Erken dönemlerde Ermeni, Doğu ve İslam sanatlarında eşzamanlı olarak
yaygınlaşan, zamanla ortak bir nitelik kazanan bezemeler mevcuttur. Din farklılığı Ermeni minyatürüne İslam etkilerini önlemiştir. Ermeni minyatürcüler dini elyazmalarını bezemek için doğu elyazmalarının din dışı minyatürlerinden yararlanmaktaydılar.
Giriş sayfası başlık süslemelerinde, uyum tablolarının altında görülen üçgen kesitler ve soğan kubbeler Doğu’ya özgü mimari formların bir yansımasıdır. Bu üçgen kesitler, Bizans’a özgü nal biçimli başlık süslemesiyle birlikte on ikinci yüzyıl sonlarında Kilikya’da yaygınlaşmıştır.
On ikinci yüzyılın ikinci yarısında, Doğu gelenekleri Kilikya’da ikinci plana itilmiştir. Moğol devletiyle kurulan siyasi ilişkiler sanata da yansımış, Çin sanatının fantastik çizgileri bu dönem Kilikya minyatürlerine farklı bir tat katmıştır. Kilikya minyatürünün Roslin tarafından geliştirilen klasik ve natüralist stili, on üçüncü yüzyılın son çeyreğinde maniyerizme uzanacaktır. Avrupa resmi on üçüncü yüzyılda Kilikya minyatürlerine yansımış, bezemeler daha yalın yorumlanmıştır. On ikinci yüzyıldan itibaren Batı’da yaygınlaşan Eski ve Yeni Ahit, Mezmurlar ve ayin kitapları, Ermenistan’da soylular için üretilmeye başlamış, on üçüncü yüzyılda Kilikya’da yüksek kalitedeki şık ciltli, yoğun bezemeli küçük boyutlu el yazmaları saltanatın göstergesi bir tür moda haline gelmiştir.
Toros Roslin’in sanatı genel olarak ele alındığında sanatında bir çığır açtığı ve kendinden sonra gelen pek çok ismi etkilediği görülmektedir. Ermeni sanatına daha önce kullanılmayan imgeler getirmiş, Ermeni kültürü ile özdeşleşecek imgeler yaratmıştır. Roslin’in yapıtlarına konu olan sahneler Kutsal Kitap kaynaklıdır. İsa’nın yaşamından sahneler, İncil yazarlarının portreleri gibi kutsal kitap kaynaklı sahnelere rastlarız.
Kilikya Ermenistanı’nda, on ikinci yüzyıldan başlayarak sivil ve dini aristokrasinin himayesinde Ermeni minyatürünün başyapıtları yaratılmıştır. On üçüncü yüzyıl ortalarında teknik ve artistik deneyimleriyle bir ekol yaratan Toros Roslin’in klasisizmi kitap resmini çağının ötesine taşımıştır. Öğrencileri ve ardılları baroktan maniyerizme uzanan sofistike bir söylemle Ortaçağ sanatını aşan bu parlak döneme son noktayı koymuşlardır. Siyasi arenada gerileyen krallığın desteğinin azalmasına paralel olarak, Kilikya minyatürü on dördüncü yüzyıl boyunca daha mütevazi yazmalarda, daha geleneksel ve yerel bir üslupla yoluna devam etmiştir.
Roslin’den sonra Sarkis Bizdak Kilikya Ermeni minyatür sanatını doruk noktasına çıkaran bir diğer sanatçıdır. Sis, Skevra, Drazark, Kopitar, Posanabad olmak üzere çeşitli yerlerde çalışmıştır. Toros Roslin’in tersine çalışmalarında doğu motiflerine yer vermiştir. Bu durum özellikle kuş ve hayvan çalışmalarında gözlemlenir.
[1] E. Hançer, 12. ve 13. Yüzyıllarda Kilikya Ermeni Minyatürü Bağlamında Bizans ve Komşu Kültürlerle İlişkiler, s. 100.