Minyatür, bir Doğu sanatıdır.
El yazması kutsal kitapların ‘süslenmesi’ gereksiniminden doğmuştur. Hıristiyanlığın yaygınlaşması, İncilin çoğaltılmasını zorunlu kılmış, bu da zamanla bir süsleme sanatı olan minyatürün gelişmesinin itici gücü olmuştur.
Hemen hemen bütün toplumlar, elyazması kitabı süslemek ve okuru daha iyi aydınlatmak amacıyla, desenler ve resimler kullanmışlardır. Elyazmalarını süsleyen, kağıt, parşömen ve diğer malzemeler üstüne çizilen minyatürlerin Ermeni resim sanatında çok özel bir yeri vardır. Dünyada yaklaşık yirmi beş bin Ermenice elyazması kitap bulunmaktadır ve günümüze değin korunan bu el yazmaları, Ermeni kitap, minyatür ve süsleme sanatının benzersiz örnekleridir. Bunların on binden fazlası Erivan’daki Matenadaran’da (Ulusal Kütüphane) koruma altına alınmıştır.
Ermeniler Bizans topraklarında; Erzurum, Malatya, Muş, Urfa, Sivas, Amasya, Edirne, İstanbul vb. merkezlerde minyatürlü yazmalar üretmişlerdir. Sanatçılar geçmiş uygarlıklardan miras aldıkları Anadolu’nun çok kültürlü yaratıcılığın, klasik antik sanatın beşiği İskenderiye, Filistin, Suriye, Roma ve Hıristiyanlık çağında Bizans, Pers sanatlarından, İslam ve Selçuklu dönemi süslemeciliğinden aldıkları esinlerle birlikte harmanlamışlardır.
Ermeni minyatürlü yazmacılığı altıncı yüzyıldan on dokuzuncu yüzyıl sonlarına kadar varlık göstermiştir. Üç evrede incelenen Ermeni minyatürünün birinci döneminden bilinen en erken örnekler, Etchmiadzin İncili’nin (989) arkasına ekli, altıncı yüzyıl sonu – yedinci yüzyıl başına tarihlenen dört kompozisyondur.
Ermeni minyatürünü farklı kılan en belirgin özellik özgün bezeme tasarımıdır. Canlı renklerle bedenleşen zengin form ve dekoratif çeşitlilikle betimlenmiş kompozisyonlarda, özellikle Ermenistan’da ikonografide de kendi farklılığını hissettirme eğilimi, Bizans’la olan dini ve politik mücadelelerin ikinci sebebi olan, ulusal bir Ermeni sanatının doğuşunda yatmaktadır.
Ermeni minyatürcülüğü gelişim sürecinde komşu kültürlerden etkiler almış, kimi zaman da onları etkilemiştir. Onuncu yüzyıl sonlarında, Rusya ve Gürcistan’ın sanatını etkileyen Bizans sanatı, Ermeni minyatürcülerin de esin kaynağı olmakla beraber, Bizans resim ilkeleri, eski geleneklere dayanan Ermeni sanatına kolaylıkla sirayet edememiştir.
Ermeni minyatürü, 13. yüzyıl Kilikya’sında altın çağını yaşamıştır. Dönemin ünlü ekolleri, başta Kilikya Krallığı’nın başkenti Sis olmak üzere; Hromkla, Skevra ve Drazark’daydı. Kral II. Levon’un saray ressamı Toros Roslin başta olmak üzere; Sarkis Bizdak, Krikor Sgevratzi, Konstantin Anhas, Markar Hazbard gibi Kilikya ekolü sanatçılarının zarif formlar, canlı renkler ve ince bir işçilikten oluşan üsluplarına karşın, Hovhannes Khizanetzi, Simeon Arcişetzi, Zakaria Akhtamartzi, Tzerun Minas gibi Vaspurakan ekolünün sanatçıları daha dekoratif ama daha sade bir üslup benimsemişlerdir.