Kelebekler öldü, farkında mısın?
- Onları öldürmek istememiştim, gerçekten!
Seni suçladığımı nereden çıkardın?
- Benim içimde yaşıyorlardı ya!
Sen öldürmezsin ki, değil mi? Hani görevin sindirmekti? Yoksa kelebeklerimi de mi sindirdin?
- Ben, hayır, isteyerek yapmadım…
Ben istediğim için mi yaptın?
- Sana kalsa onları sonsuza kadar taşırdın.
Hiç de bile! O kelebekler bana O’ndan kalmıştı, nasıl yaptın bunu?
- Unutmalısın! Bak kalbin bile nasıl sinirlendi, duyuyor musun atışını?
Evet, hatta O’ndan o kadar nefret ediyordu ki, O’nu her gördüğümde aynı böyle atıyordu!?
- Delirmişsin sen! Beynin bile O’nu yok etmeye çalışıyor ümitsizce, unut artık!
Ne güzel sohbetin varmış senin! Bir mideden ancak bu beklenir gerçi! Sen hep sindirip dönüştürürsün, hiç sevmez misin sen? Aylardır kelebeklerleydin, onları da mı sevmedin?
- Çok uçuşuyorlardı, hiç sözümü dinlemediler!
Bu yüzden mi öldürdün zavallıları? Katilsin sen!
- Onların ömrü 1 gün yahu! Aylarca yaşadılar sırf senin için. Elbet bir gün öleceklerdi.
Elimde olsa onlarla sonsuza kadar yaşardım.
- O’na bıraktığın kelebekler de öldü. Hem de haftalar önce!
Kalbimi acıtıyorsun, sus artık! Artık sindiremeyeceğin ne varsa yiyeceğim, ya da hiç yemeyeceğim, görürsün sen!
- Biz düşman olmamalıyız, üstelik beynin her şeyi unuttuğunda sen de bana hak…
SUS!