Kollwitz Doğu Prusya’da dünyaya geldi. Ailesi Hıristiyan olmasına rağmen, sosyalist bir dünya görüşünü benimseyen bir ailede yetişti. 19. yy sonunda işçilerin ve halkın içinde bulunduğu durumlardan çok fazla etkilenmekteydi. Bu nedenle Alman dışavurumcu ressam, heykeltıraş, gravür sanatçısı Kollwitz; yoksulların, ezilenlerin ve işçilerin yanında olması ile tanınır. O eserlerinde toplumsal gerçekçilik ile duygularını harmanlamıştır. Ibsen, Tolstoy, Zola gibi yazarları okuması da bunda etki etmiştir. Toplumun içinde bulunduğu hastalıklı ruhu ortaya çıkarmıştır ve bu toplumun çelişkileri içinde yaşamaya çabalayan bireyin durumunu gözler önüne sermiştir.
Sanatçı eserlerinde daha çok; adaletsizlik, insanlığın kendini yok edişi gibi evrensel konuları işlemiş; dönemin ahlaki ve siyasi sorunları ile yakından ilgilenmiştir. İşçi sınıfının yaşadığı zorluklar, savaşlar, yoksulluğun artışı, direnişler, ölümler onun başlıca ilgilendiği konulardır. Sanat hayatına baskı resimleriyle başlamış ve Goya’dan etkilenmiştir. “Dokumacıların İsyanı” adlı oymabaskısı konusunu, Silezyalı dokumacıların 1844’teki isyanlarının gaddarca bastırılmasından alır. Bunu ünlü Alman oyun yazarı Gerard Hauptmann’ın “Dokumacıların İsyanı” adlı oyunundan esinlenerek yapar.
Kollwitz aynı zamanda bronz ve taş malzemeleriyle çalışan bir heykeltıraştır da. 1910’da başladığı heykel çalışmalarında da, resimlerinde işlediği konuları ele almıştır. Kollwitz, çocuklarını kaybetmekten de çok korkar ve sanatçının eserlerinde bu korkusunun etkilerini de görürüz. Anne ve çocuk temasını çokça işlemiştir. Özellikle savaşta 18 yaşındaki oğlunu kaybetmesinden sonra, resimlerinde daha çok ölü çocuk teması, çocuklarına sarılmış anne figürleri yapmaya başlar. Bu şekilde anneler çocuklarını tüm kötülüklerden korusun istemiştir. Oğlunun ve oğlu gibi yüzbinlerce gencin acısını yıllarca üzerinde çalıştığı yaslı anne ve baba heykellerinde dile getirmiştir. Bu iki heykel şu an Belçika’da, Flandre’daki meçhul asker mezarlığının kapısındadır.
Hitler’in başa gelmesiyle çalıştığı akademiden de ayrılmak zorunda kalan sanatçı, 1934-35 yılları arasında son büyük baskı resim çalışmasını “ölüm” teması içinde yapmıştır. Sanatçı yaşadığı döneme baskı resimler yaparak sembolik göndermeler de bulunmuştur. Ayrıca sanatçının iç dünyasında kendisiyle yüzleştiği oto portreleri de önemli bir yer tutmaktadır.
Kollwitz, art arda ürettiği isyan, savaş ve ölüm konulu eserleriyle döneminin toplumcu gerçekçi bir sanatçısıdır. Eserlerinde yaratmayı başardığı duygusal gerilimler, çizgi anlayışı ve kurgularıyla dışavurumcudur. The End adlı eserinde sanatçı, dokumacıların yaşadığı ezilme duygusunun ve mücadelelerinin dramatik sonuna gönderme yapar. Sanatçı sembolik anlatımıyla kişiyi o ana götürür. Onun eserlerine bakanlar, o anların izleyicisi konumundadırlar. Çünkü oradaki kişilerin ruh hallerini yansıtmaktadır. Bunu o kadar güçlü bir aktarımla yapar ki bu nedenle biz sanki o anı yaşıyormuşuz izlenimine kapılırız. Yaşananların sonunda kalan o hareketsiz bedenler sonu –ölümü sembolize eder.