İlkokulda başladı Edebiyat sevdam. Elime ne geçtiyse okudum, değerlendirdim. Tüm edebi türler içerisinde, en sevdiğim hep şiir oldu. Bir sürü şair okudum, bir sürü şiir ezberledim. Hiçbirini birbirinden ayıramam tabii ki. Bütün şairlerin hissettikleri ve hissettirdikleri bambaşka. Ama içlerinden biri var ki; her şiirini ayrı ayrı dünya harikası sayabilirim.
Ece Ayhan
Baktığımızda İkinci Yeni şiir akımının tüm şairleri, akımın tüm eserleri belki de edebiyat tarihine damgasını vurmuş. O dönemlerde, “Soluk alıp verdiğini gerçekten duyduğum tek kent” diye nitelendirdiği İstanbul’da yaşayan huysuz, hırçın bir şair kalemine sımsıkı sarılmış. Ve bugünlere kadar gelen bir sürü güzel şiir bırakmış ardında. Aykırı, farklı ve dilin uçlarında gezinen şiirleriyle o dönemlerde dahi adından çok fazla bahsettirmiş. Kapalı anlatımlarıyla aslında söylemek istediğini bu denli gözler önünde tutup aynı zamanda saklayan şair olarak kazınmış akıllara. Entellektüelliğine nazaran sokak diline böyle hakim olması ve bu dili yeri geldiğinde şiirlerinde çok güzel harmanlaması onun ne kadar usta bir şair ve aynı zamanda halktan biri olduğunu gösterir biçimde. Alışılagelmiş sistemle sorunları olan ve bunları dile getirmekten çekinmeyen şairin, devletle barışması çok üzücüdür ki hastanelerde, sağlık problemleriyle uğraşması sonucu gerçekleşmiş. Bütün bu maddi ve sağlıkla ilgi problemlerle uğraşırken, Ece Ayhan hayata 12 Temmuz 2002’de gözlerini yummuş. Bugün bize bıraktığı bir sürü şiir ve “Kara duygulu şair” lakabıyla akıllarımızın bir köşesinde hep. Saygıyla anıyoruz.
Mor Külhani
- Şiirimiz karadır abiler
Kendi kendine çalan bir davul zurna
Sesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan
Taşınır mal helalarında kara kamunun
Şeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir
Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler
- Şiirimiz her işi yapar abiler
Valde Atik’te Eski Şair Çıkmazı’nda oturur
Saçları bir sözle örülür bir sözle çözülür
Kötü caddeye düşmüş bir tazenin yakın mezarlıkta
Saatlerini çıkarmış yedi dala gerilmesinin şiiridir
Dirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal abiler
- Şiirimiz gül kurutur abiler
Dönüşmeye başlamış Beşiktaşlı kuşçu bir babanın
Taşınmaz kum taşır mavnalarla Karabiga’ya kaçan
Gamze şeyli pek hoş benli son oğlunu
Suriye hamamında sabuna boğmasının şiiridir
Oğullar oğulluktan sessizce çekilmesini bilmelidir abiler
- Şiirimiz erkek emzirir abiler
İlerde kim bilir göz okullarına gitmek ister
Yanık karamelalar satar aşağısı kesik kör bir çocuğun
Kinleri henüz tüfek biçimini bulamamış olmakla
Tabanlarına tükürerek atış yapmasının şiiridir
Böylesi haftalık resimler görür ve bacaklanır abiler
- Şiirimiz mor külhanidir abiler
Topağacından aparthanlarda odası bulunamaz
Yarısı silinmiş bir ejderhanın düzüşüm üzre eylemde
Kiralık bir kentin giriş kapılarına kara kireçle
Şairlerin ümüğüne çökerken işaretlenmesinin şiiridir.
Ayıptır söylemesi vakitsiz Üsküdarlıyız abiler
- Şiirimiz kentten içeridir abiler
Takvimler değiştirilirken bir gün yitirilir
Bir kent ölümünün denizine kayar dragomanlarıyla
Düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?
Galata Kantosu
Benim hiç Çin’de bir ablam olmadı
Hiç çiçekçi dükkânım İvan Milinski
Üç Galata gecesi Ceneviz kerhânesinde
Boyalı kunduralarıma büyük erkekliğime baktı kaldı
Dişleri kâmilen altın dövülmüş bir kadının yüzü
Peki bu Güzel Avratotu da kim yahu?
Oldum olası ayakta bira içiyor
Galiba yine yüz kişi ütülemiş kayıkta kızcağızı
Biliyorsun işte bira içerken vergi vermek gücüme gidiyor arkadaş
Hem ne demeye o Güllü Agop ukalâsı otobüs paramı çekecekmiş
Eve gitmek istemiyorum pazarlık ederiz hamamda yatarız
Ulan git şimdi milli gelirden söz açma bana defol bas git yıkıl
Mübeccel Mübeccel ben ben olayım da seni hiç anlamayayım ha
N’olur uzat bacaklarını Galata’dan denizlere uzat uzat da
Zırlamadan anlat on ikisi de deli olan kardeşlerini Mübeccel
Anlat kimlerin yüreğinde Kız Kulesi gibi grev çivileri var
Kimler boş sarnıçlara iğilmiş ha bağırır ha bağırır
Sen kahırlanma bana gözlerim Çin’de benim çiçek bahçelerine kaçmış
Benim hiç Çin’de bir ablam olmamış hiç çiçekçi dükkânım olmamış
Geceleri Galata’da gülerken bacaklarımız uzamış alıştık artık ölüme
Diyeceğim şu İvan Milinski: ölüm için ayırdık geceleri gülerken
Galata’da
Çok guzel olmuş ancak bu kadar anlatilabilir kalemine yuregine saglik
Bravo kizim benim yuregine saglik
Güzel ve başarılı bir yazı. Ece Ayhan şiirleri ve 2. Yeni şiiri. Bu ikili birlikte bir harika. Tebrik ediyorum. Bu tarz yazıların Sanat DUvarı’nda daha çok yer almasını istiyorum. Değerlendirelim, yorumlayalım, analiz edelim. Türk şiirini ve eskisi ile yenisi ile tartışalım. Sanat Duvarı yazarlarının daha çok inceleme ve analiz makalesi kaleme almasını rica ediyorum. Saygılarımla…
Ece Ayhan’ı daha yakından tanımama sebep oldu. Çok güzel yazı ellerinize sağlık.
Çok güzel olmuş. Umarım bu ilgin devam eder ve bu çağımızın bütün edebiyata yatkın gençlerinin yapması gerektiği gibi kaleminin güzelliklerini bizimle daha çok paylaşırsın.
çok güzel bir yazı olmuş eline ve yüreğine sağlık
Böylesine güzel şiirler ile bizi başbaşa bıraktığın için teşekkürler. Ece Ayhan şiirleri gerçekten bir harika. Yazılarının devamını bekliyoruz.